Bizim hırçın denizler durulmadan,
Sahillerimiz sessiz kalmadan,
Yüreğimizi bir sızı kaplamadan,
Dostsan, can dostum, gel ha gel!
Gönül denizimizin rengi matlaşmadan,
Aşkınla fırtına yaptın beni;
Bırak eseyim dağlara doğru!
Oralarda gözü yaşlı bulut olayım,
Akayım sana; sana doğru!
Bir kap koy akan damlaya,
Dolayım, şekilleneyim o kapta.
Kendi kendime sorarım:
Neden ellerimde hep çiçekler?
Duygularımı mı okuyor çocuklarım?
Kalbimde çiçeklerim!
Çiçek dolu hep ellerim!
Işığa dönen pervane misali, özüne dönen Mevlana!
Varlıkların var edicisi, senin özün de Allah değil mi?
“Kim olursan ol, ne olursan ol, yine gel! ” diyen Mevlana!
Bütün kâinatı kuşatan, sevgi, hoşgörü bu değil mi?
Her varlığı, Hakk’ın Arş’tan Arz’a tecellisi bildin.
DARMADAĞINIĞIM
Dalları budanmış kavak ağacı gibi
Ortada sipsivri, sırıtıp kalakaldım.
Mutluluğumu, gülmeyi hayal ederken
Rüzgârda bulut gibi, darmadağınığım!
===Dünyanın en güçlüleri ve en zenginleri dahi
===Musallaya konunca, kimsesiz ve yalnız değil mi? ===
Bozkır gecelerinde kayan yıldızlar misali
Bir görünür, bir kaybolurdu şair.
Yine gökyüzünde bulutlar yürüyor;
Yerlerde ise toprak kokuları var.
Bana çok, çok mutluluklar veriyor;
Son yazlarda düşen bu ilk damlalar.
Toprağın yağmuru özleyişinden midir?
Kimse daha fazla sevemedi senden
Milyon kez öperim o nur ellerinden.
Büyük görme beni; çocuğum hala ben
Kucağına al sev beni yine annem!
Sen ulu bir dağdın, koptum parça senden
Dün uğrunda nice canlar verildi
Vatanımdır diye bu kara toprağa!
Dün uğrunda ne kanlar döküldü
Rengi solmasın diye Al Bayrağa!
Bugün uğrunda nice canlar veriliyor
Bir zamanlar, yeryüzünde,
Mutlu bir kız yaşardı.
Mutlu Kızdı, onun adı.
Yoktu onun hiç bir kederi.
Sabahtan akşama kadar
Güler, şarkı, türkü söylerdi!
Merhaba!
Üstadım bu şiirin adı 'Seni İtiyorum' yerine 'Seni İstiyorum' olacak.
Tashihi ricasıyla..