Acı çağırırdı bizi
Pencereden evladına seslenen bir ana gibi
Koşardık şuursuzca eve
Dayardık başımızı dizlerine
Canımız yanardı, çıkmazdı sesimiz
Acı bize arkadaşmış, zamanla öğrendik
Koynuna girdiğin geceden zamansız uyanan kalbim
Bıkmadın mı düşüp düşüp çıktığın kuyuların karanlıklarından?
Yaralarının arasından kendine yol tutmuş koca bir nehir
Sen ki kör, satılmış çığlıkların fısıltıya sağır sular altında
Bahçelerine ektiğin tohumları kan ile sulayan kalbim
İnsanları cüsseden ibaret sanırlardı
Görmezlerdi derinin iki parmak altında
Göğüsün sol cenahındaki sandığı
Ve duymazlardı onca gıcırtıyı,
Açılırken sandığın ağır kapağı
Umursamazlık devasız bir hastalık gibiydi üzerlerinde,
Yazmak isteyip de yazacak şey bulamamak ne garip
Kış geceleri kasvetini mi sıçrattı ceketimin üzerine?
Soğuk mu sokuldu sinsice kafatasımın içindeki ete?
Yollar mı geçirdiler üzerimden, gövdemi parsel parsel ayırıp?
Yıllar geldi de hacze, kalbimi mi götürdüler yerinden çıkarıp?
Kör suların sağır derinliklerindeyim
Yüzmeyi bilsem de boğulmayı da iyi bilirim
Ha suda boğulmuşsun ha bir çift gözde
Ne farkeder, benzer değil mi akıbeti?
Tecrübe ile sabit, aynı ile vaki
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!