Şimdi ‘sen’li günleri özlüyoruz,senden kalanları bir bir tüketirken... “Ah sen olsaydın’lı cümleler kuruyoruz bozuk plak gibi,senin yolundan fersah fersah uzaklaşmışken.Sahi neredesin? “Çok ihtiyacımız var” desek,bir kez daha çıkıp gelir misin? Neredesin sarı saçlı,mavi gözlü? Neredesin?
Kusura bakma biraz ani oldu sana gelişim,biraz da serseri belki.Yani yanlış anlama ‘sen’ dediysem; bu,sana olan samimiyetimden.Hani Can Dündar’ın dediği gibi; biz sana isminle hitap edecek kadar yakınız aslında.Neredesin Mustafa?
Sağımıza dönüyoruz bir namlu,solumuza dönüyoruz diğeri...Arkamıza bakmaya cesaret dahi edemiyoruz; ya sırtımızdan vurursa birileri? Önümüze bakıyoruz güya bugünlerde Mustafa,elimizde bir asa,önümüzde yok Musa...Bir adım önümüzü görmekten aciziz ne yazık,dost diye uzanan her elin içinde gizli bir kazık.Başımızdakilere soramıyoruz ne olduğunu,çünkü bilmiyoruz başımızda aslında kim olduğunu...Yalandan soruyorlar vatandaşın derdini,dert hoşuna gitmezse al git diyor ananı! ! !
Gitmek kolay aslında Mustafa,terk-i diyar etmek çok kolay...Bir uçak uzakta artık dünyanın öbür ucu,ah şu vatan hasretiyle sızlamasa burnun ucu...Sen ve arkadaşlarını düşünüyorum sonra, “emanet” diyorum oğlum burası,hıyaneti bilmeyiz...Sana söz olsun,kanla suladığınız bu vatan toprağını,son canı vermeden vermeyiz.
Can vermek dedim de aklıma geldi Mustafa,bizim son şehitler ulaştı mı oraya? Aman gözün gibi bak o gencecik evlatlara.Senin emanetlerine sahip çıkamayıp hala bir şeyler istemek senden..Nasıl canım acıyor bi bilsen...Magazin haberlerinden sonra verilir oldu şehit haberleri,herkes öyle alıştı ki artık gidişlere...Zaten ben de üzülmüyorum onlara,hepiniz Peygamberimiz’e komşusunuz ya! Lakin ne zaman geride kalanları görsem,o zaman sızlıyor yüreğim,ama dik tutuyorum başımı toprağa düşmesin diye göz yaşlarım....
Anlatacak öyle çok şey var ki Mustafa; yaptıklarımızı değil,yapamadıklarımızı yazıyorum ne yazık ki sana.Heveslenme yani; ne muasır medeniyetler seviyesine ulaşabildik,ne de medeni olabildik.Dün kapımızda yatanların bugün kapısında dikildik.Dün ekmeğimizi yiyenlerden bugün kurşun yedik. ‘Hasta Adam’dık o zamanlar hatırla,sen iyileştirmiştin.Çok hastayız yine Mustafa,ne tavsiye edersin?
Biliyorum,yeniden geleceğin falan yok,bizim de seni beklemeye hakkımız...Ama umutsuzum Mustafa,karanlık yarınımız! Bir ışık ver bir yerlerden,ne bileyim bir işaret,bir kıvılcım.Bir Sütçü İmam kımıldaması,bir Hasan Tahsin kurşunu bekliyor bu millet.Uzak değil aslında kurtuluş günü, ‘ilk kurşun’a bakar uyuyan aslanın uyanışı.Lakin aslanı kafese kilitlemişler,anahtarını da kırmızı-mavi-beyaz elbiseli,yıldızlı birine teslim etmişler...
Şimdilik bu kadar Mustafa,Allah’a emanetsin...Kusura bakma seni de üzdüm diyeceğim ama,ne zaman rahat ettirdik ki seni,uyuyamadın kederden...Şimdi ne yapsak Mustafam? Kopsa mı inceldiği yerden? ? ?
Kayıt Tarihi : 18.5.2009 01:25:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)