Kışı çok seven bir papatya düşün.
Ya da sarı kız mı demeli nasıl çağırmalı göğsüme?
Gözleri kan çanağı beklemekte bir cam buğusunda.
Yağmur çamur dize getirmemiş aşkını.
Gülünce durdurur zamanı, en sihirlisi dudakları baksana.
Mutluluğun sesleri gelir ince ince uzaktan,
Kıskanırım artık, tepki veremem aleme.
Tutan olmaz elimden, sadece;
Kandırırlar beni, çocuk gibi yalandan bir sevgiyle,
Tutuştururlar elime sus ağlama diyerek.
Bunların yanında,
Kaçıncı boyutundayım yalnızlığın.
Yoruldum sanırım hayat zindanında tutsak olmaktan.
Ağlamaktan kısılan gözlerim kimsesizliğin en afilli tarifi.
İçimse kor bir magmadan farksız.
Hasretinden ölmek üzreyim bu gece,
Kimsesizliğe yelken açmışım bir bahar akşamında.
Açıldım derinliklere geçer belki diyerek.
Hayat son kozunu oynar en zor anlarımda.
Hiçliğe gidişime ağlarım bir köşeye sinerek.
Yaşamın cilvesi derler bu unutuluşun adına,
Elimde bir veda kırıntısıyla kalan gençliğim.
Ne de zor üstüne gitmek gerçeğin.
Zaman geçmek bilmiyor sancısı bir hayli zor,
Bu sefer yenik düşemem sana.
Son defa yaslanışınmış meğer sol yanıma.
Anlattı yüzümü severek yok oluşumu.
"Sıradan geçmez" dedim bu buhran günler, en dipteyim bende.
Acı olsada,
Son zamanlarda gariptim sanırım, ezildim huzursuzluğun enkazı altında.
Sancılarla dolu , dünyalar başıma yıkılmış gibi.
Evet, haklı galiba uzun zaman olmuş aynaya bakmayalı.
Zaman bitmek bilmeyen uçurum gibi gelir kimilerine.
Kimilerine ise kısa süren bir yolculuk.
Zaman, üstüne düşülmesini istemez.
Tıpkı bir dağın yamacı gibidir; zorlu, yorucu, belirsizliğin hakim olduğu.
Korkutur ama üstüne gitmek isteyenler olur elbet.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!