Sentetik su deposu
İpli tombul yayık
Sarkaç işledi
Bir o yana bir bu yana
Yumurta balçıklar cumbuldadı
Kursak kabardı ve bulandı
Stockholm
Ben hiç Stockholm’e gitmedim,
Havasını solumadım,
Suyunu içmedim,
Bilmedim, anlamadım,
Bilineceği de yok, anlaşılacağı da
Hep koca dağlar var etrafta
Muhtaçlık hüküm sürüyor bir buluta
Sırlar içinde sır,
Oylum sınırı ne hazan bitecek
Titrek Serçe
Fırtınalar kopuyor,
Ocaklar sönüyor,
Nuh’un titaniği batıyor,
Bebeler ve anneler ağlıyor,
Kıpır kıpır tüller
Ürperen çamlar
Eflatun kadifeler
Arzulanan kuytular
Zifiri geceler boynumda
Tuvaldeki Kıyamet
Ahdimiz olsun tomarlar açılacak,
Sözümüz söz o gün mutlaka olacak.
Ufkuma girdiler ara ara
Düşler gördüm onlarla
Yaşanası düşler hem de
Alımlı Mars olduğumu
Andırttılar bana öğrettiler
Mutluluk nedir, yaşamak nedir
Tüm emanetçi çiğdemler sönmekte
Boyunları bükük ve buruk titremekte
Gözlerde sınırsız fer her şeyi görmekte
Kurbanlar “ne kadar oldu” diye laf atmakta
“Bir gün veya ondan da az” cevabı çınlamakta
Yüksekler
Kayaları döven homurtulu dalgalar,
Ben bir damlayım denizde.
Değerim nedir ki koca çölde?
Sosyal bilgiler çalışıyordum
Ve ilkokul üç çocuğuydum
“Yurdumuz” deyişim kendimce iştahlı
Güldürmüştü rahmetlik dedemi
Yalçın karlı dağlar yurdumuzdu tabii ki
Hem de denizler çevreliydi üç yamacında
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!