1974 yılının bahar mevsiminde dünyadaki insanlar birbirlerine şaka yaparken 1 Nisan'da açmıştır hayata gözlerini,ilköğrenimini doğduğu kasabada Derebağ Kasabası'nda bitirmiş,lise öğrenimini Yahyalı'da,Üniversite tahsilini de Niğde Üniversitesi'nde tamamlamış(1998) ve branşı gereği sınıf öğretmeni olarak aynı yıl Konya'da eğitim öğretim ordusuna katılmıştır.2000 yılında yedek subay öğretmen olarak Erzincan'a gitmiş 16 ay sonra tekrar Konya'ya dönmüş,evlenmiş ama hala çoluk çoluğa karışamamıştır,karışamamışımdır
Kapılma rüzgarıma
Alır götürür seni bir yelkenli ile
Açık denizlere
Deniz kokusu sarar içini
Bir sevi masalı dinlerken
Kelimelerim dans eder dudaklarında
Karmaşıklık Derler
Karmaşıklık Derler
Ben ödedim düşeni payıma derken,
Yanılmışım,
Yanılgıma eşlik eden zamanı
Yerle gök arasına sıkışan yalnızlığımı istemişsiniz benden
Tamam, el hak doğrudur,
İtiraf ediyorum
Yalnızım
Bu bana çok koysa da
Ama sakın
Ne kaldı kıştan borandan geriye,
Bir acı bir savruluş,
Bir yok oluş
Hangi ağaca köksuyu oldu
Hangi yağmura ilham verdi gözlerin
Öyle uzaklardasın ki
Hepimiz boşlukta yüzen kalabalık gibiyiz,
Tek başına ve mağrur,
Düşlerimizde kalabalık,
Düşüşlerimizde,
Bittiğimiz anda başlar kıvılcım,
Küllerimizden doğan yalnızlık,
Ne yağmurlar ıslattı beni gözlerime inat
Ne güzellemeler döktürdüm yağmurlara
Bulutları ben kıskandım önceleri
Sonra gül bahçelerini kıskandım
Dönüp yüzümü göğe en iğri şekilde yağsın istedim
Tepeden tırnağa sırılsıklam
EYLÜL
Hangi sabah Eylül’de uyanmıyoruz ki?
Hangi gece Eylül’ü yaşatmıyor,
Hazan düşen yüreklere…
GÖZLERİN
Haberim yoktu geldiğimden,
Geldiğimi önce aynalardan
Sonra tattığım acılardan öğrendim,
Aynalar yalan söylerken gülüyordum ben,
Gözlerine baktım
NOKTALAMA YAŞAM İŞARETLERİ
Her cümlemin sonunda ünlem,
Üç nokta ya da,
Acılarımın içi virgül dolu,
Parantez içinde sevinçlerim,
Yok tırnak içine alınacak tek cümlem,
SIRA DIŞI YAZARLA, SIRA DIŞI BİR RÖPORTAJ
Özgürlüğün gerçek tanımını yaşam tarzına yansıtan ve bazen sert eleştirilere rağmen ‘kendisi’ olmaktan asla vazgeçmeyen çizgi dışı bir yazar O.
Alışılmış insan portresinin ötesinde, hayata yeni bir bakış açısı kazandıran ve zaman zaman herkesin kaçırdığı en ince detayları bulup, hayata sıcacık bir tebessüm arası verdirten eğitimci yazar Mustafa Süs’ü yine sıcak bir Temmuz gününde çayını yudumlarken yakaladım.
Süslü AVM ve kalabalık şehir hayatının dışında, bir akarsu veya dere kenarında semaveriyle görmeye alışık olduğumuz ve yeni kitabı ‘Yitik Kadınlar’ ile ilk basılı eseri yayınlanan Mustafa Süs, röportaja verdiği cevaplarla, ezberleri bir kez daha bozdu.
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
1974 yılının yağmurlu 1 Nisan sabahı Kayseri’nin bir köy evinde dünyaya gelmişim. Yağmurdan mıdır bahardan mıdır, ana sütünün eksikliğinden midir ya da anamın rahatsız olmasından mıdır bilinmez, çok zayıf ve her an ölebilecekmişim gibi doğduğumdan dolayı doktora götürmeye bile gerek duymamışlar. Ana sütünün kesilmesiyle birlikte, 3 aylıkken başladığım çay macerasıyla bugünlere kadar geldim. İlkokulu köyümde, ortaokul ve liseyi Yahyalı ilçesinde okudum. Köyde iş yükünün ağır olması tarımda makinalaşmaya geçilse bile dağ tarlalarına makine gitmediği için yazın sıcağında tarlada çalışmama uğruna üniversiteyi kazanmak zorunda kaldım.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!