"Platon’un “İdeal Devlet” anlayışında müzik Platon için önemli bir noktada durur. Müzik insani duyguları ortaya çıkarabilen yegane
kavramlardan birisidir bu noktada insanın karakterini geliştirirken, insanı fazla yumuşak ve coşkulu hale getirmesi tehlikesine de sahiptir.
Fazla coşkunun ne gibi bir tehlikesi olabilir derseniz, yönetici ve koruyucular için bu durumun devlet güvenliği açısından sıkıntı
yaratacağını düşünür. "
Platonun devletinde tenzili rütbeye uğrayan müzik günümüz duvar yazılarında iade-i itibar görüyordu ; "kelimeler yetseydi şarkılara ne gerek vardı"
müziğin kalbi bana göre desibeldir. "şekil yapan" doğan, şahin kullanıcılarından çok önce keşfettim bunu volkmen falan çıkmadan önce
gazinolarda sanatçıya en yakın masaların fiatlarının daha farklı olmasını buna bağlamıştım.
düşünsenize müzeyyen senar ya da zeki müren sahnede ve en yakın masada siz varsınız "gözlerin doğuyor gecelerime"
derken gözlerinizin en derinine bakıyor bir hayran için bunun parasal değeri nasıl ölçülebilir ki ?
'Çal bakalım şu Tosca'yı' dedi. Ben notayı çıkarttım,
'Hayır hayır, öyle değil notayı bırak, notasız çal' dedi. Notayı bıraktım, gözlerimi kapadım,
konsantre oldum, başladım çalmaya. Bir iki nota çalmıştım ki,
‘Hayır hayır, olmadı bana dön bana çal, benim gözlerime bak öyle çal…’
müziksever mustafa kemal sanatçı remzi atak'a toscayı gözlerinin içine bakarak çalmasını "emrediyor"
remzi atak hatıratında şöyle devam eder "kendisine döndüm. Masada oturuyordu. Ona dönerek çalmaya başladım.
'Gene olmadı, bana daha yaklaş…' dedi. Yaklaştım, çok yaklaştım.
En sonunda, 'Kemanın sapını omzuma dayayacaksın ve öyle çalacaksın…' dedi."
'Kemanının sapını omzuna daya ve o vaziyette en sevdiğim melodiyi çal…' diyor.
Ben artık ibadet eder gibi, huşu içinde Çavadarossi'nin aryasını çalmaya başladım.
Aryayı belki on beş kez tekrarladım…"
keman sapını dayatarak onbeş kere arya dinleyen birinin sanat müziğini "yüz ağartmaktan uzak" bulması çokta anlaşılmayacak bir durum değil.
fakat sıkıntı tam da burada başlıyor platonun devletinden kendince haklı gerekçelerle tecrit ettiği müzik emperyalist bi hüviyetle devletin cümle kapısından
giriş yapıyordu hiç tanımadığımız bir müzik bizim yüzyıllar boyu süren birikimle; kanla, terle, acıyla, kederle, sevinçle bu coğrafyada asırlarca büyüyen
kültürle meydana gelen müziği kapının önüne koyuyordu.
ve toscanın aryasının arasından Ebulfez Elçibeyin "Sen Türk olduğunu unutsan da, düşmanın asla unutmaz." sözü asırlar süren bir husumeti
fısıldıyordu.
13 Şubat 2011 Pazar tarihli cumhuriyet gazetesinde köşe yazısında alaturka müziğinin yasaklanmasının söz konusu olmadığı bir radyo yayınında
öksürme sesinden dolayı mustafa kemal çok sinirlenmiş radyoda müzisyen kim varsa köşke aldırmış devamını Hafız Yaşar Okur dan devam etmiş
şöyleki;
Yaşar Bey, bir gazel okuyunuz, diye söyledi.
Gazeli tekrar tekrar okuttu. Fena halde hiddetlenmiş… Bu arada eski başyaveri Salih (Bozok) sofradan kalktı, Radyo Evine telefon etti,
yarım saat sonra Radyo Evi’nden Kemânî Reşad Bey’i gönderdiler. Kemânî Reşad Bey, elinde kemanı olduğu hâlde, salondan içeriye girdi.
(…) Atatürk’ün hiddeti hâlâ geçmemişti. Reşâd Bey’e sordu: ‘Nedir bu rezalet? Ayıp değil mi? Bütün dünya dinliyor…’
Reşad Bey sükût ediyordu ve önüne bakıyordu. Mütereddid (tereddütlü, işkilli)… ‘Ne olacak? Ne yapayım?’ der gibi bakıyordu. (…)
Bunun üzerine Salih Bozok (tarafından), Atatürk’ün hiddetini teskin için Radyo Evi’ne ikinci bir telefon edildi.
Bu sefer kemençeci Kemâl Niyâzi (Seyhun) Bey’i gönderdiler. (…) ‘Selahattin Pınar ve Kemanî Nubar Beylere telefon ediniz, şimdi gelsinler’
diye emretti. Bana, ‘Yaşar Bey! Bir gazel okuyunuz, bütün makamları güfte üzerinde taksim ediniz’ dedi ve Kemal Bey’e de iştirak etmesini söyledi.
Kemal Niyazi Bey, Segâh makamından gayet güzel bir taksimle Atatürk’ün hiddetini teskin etti. Biraz sonra da Selâhattin Pınar, Kemâl Niyâzi ve
Kemânî Nubar Bey’lerin iştirakiyle bir Hüzzâm Faslı yapıldı. Sabah güneşi doğuncaya kadar neş’e ile fasıl devam etti.
Atatürk, radyodaki geçen hadiseden bahsile, o geceden îtibâren İnce Saz Hey’eti radyoda lağvedildi. Yalnız halk türküleri çalınmasına müsâade edildi.
Bir eyyâm (günler) böyle gitti.”
yazının devamı cumhuriyet düşmanları osmanlıcılık hayali güden ruh hastalarının iftirası gibi şeyler falan filan inter milan
tarih ne diyor bu abiye karşılık ; Klasik müziğe ilk yasak 1923’te getirilerek eski eserlerin kayıt altına alınması yasaklanmış,
Türk müziği dersleri veren Musiki Encümen kaldırılıp yerine batı müziği eğitimi veren okul açılmıştır.
1926’da ise İstanbul’daki Daru’l Elhan’da klasik Türk müziği yasaklanmıştır. Yine aynı yıl Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda
sanat müziği ders müfredatından çıkarılmış, öğrencilerin batı müziğini ders olarak okumaları sağlanmış.
Baskın Oran, “Atatürk Milliyetçiliği, Resmi İdeoloji Dışı Bir İnceleme” adındaki eserinde Ankara’da Vehbi Koç’un yeni açılan mağazasına
radyo almak için gelen köylülerin tezgâhtara “Bana bir radyo ver, emme içinde Necip Aşkın” olmasın” dediklerini belirtir.
Çünkü Necip Akşın o dönemde radyoda batı müziği çalan bir sanatçıdır.
Cemal Reşit Rey anılarında “Benim gibi sekiz müzisyeni Ankara’da topladılar ve bizden müzik devrimi yapmamızı istediler. Zamanın Maarif Bakanı
bize dönerek ‘Hadi bakalım musiki inkılabı yapacakmışsınız, bunu nasıl yapacaksınız diyerek hayretini gösterdi” demektedir.
Tarihler 1 Kasım 1934’ü gösteriyordu. Gazi Mustafa Kemal TBMM’de yaptığı konuşmada “Bugün (acuna) dinletmeğe yeltenilen musiki
yüz ağartacak değerde olmaktan uzaktır. Bunu açıkça bilmeliyiz. Ulusal; ince duyguları, düşünceleri anlatan yüksek deyişleri, söyleyişleri toplamak,
onları bir gün önce, genel son musiki kurallarına göre işlemek gerektir… Kültür işleri bakanlığının buna değerince özen vermesini, kamunun da
bunda ona yardımcı olmasını dilerim”
diye konuşunca Şükrü Kaya’nın emriyle radyolardan Türk Müziği dinlenmesi tamamen yasaklanır. Anadolu Ajansı 3 Kasım 1934’te bu yasağı
şu şekilde haberleştirir:
“Dâhiliye Vekâleti bugün Büyük Millet Meclisi’nde Gazi Hazretlerinin alaturka musiki hakkındaki irşadlarından ilham alarak bu akşamdan itibaren radyo
programlarından alaturka musikinin tamamen kaldırılmasını ve yalnız garb tekniğiyle bestelenmiş, motifleri millî musiki parçalarımızın,
garb tekniğine vakıf sanatkârlar tarafından çalınmasını alâkadarlara bildirmiştir.”
yani cumhuriyet gazatesindeki köşe yazarı abi göz göre göre gelen bir asimilasyonu zarif bir suçlamayla kamufle etmiştir; ondan başka herkes
cumhuriyet düşmanı ve ruh hastası.
ve fakat; radyoda Türk müziği icrasının yasaklanmasından yaklaşık iki ay sonra Dahiliye Vekaleti’nin Bursa valisi tarafından tamim edilen yazısı,
ruh hastaları söylemini yazarın bireysel heyezanı olarak kayda geçirmiştir.
“Büyük Millet Meclisi’nin dördüncü toplanma yılının açılma nutkunda Atatürk’ün işaret buyurdukları Evrensel musikisinin halk arasında günden güne
yayılmakta olduğu görülmekte ise de, geçimi bu yüzden olan bazı çalgıcıların umumi yerlerde hala eski şark musikisini halka dinletmeye çalışmakta
oldukları haber alınmaktadır.
Vilayetlerde musiki cemiyetleri ve buna mümasil teşekküllerle musikiye aşina muallimlerden istifade edilmesi ve bunlara konserler verdirilmek
suretiyle halkın musiki ihtiyacının karşılanarak batı müziğinin kökleştirilmesi ve bu suretle yakın zamanda eski şark musikisinin ortadan
kaldırılmasının teminini dilerim.
Halkevi Riyasetine
Dahiliye Vekaleti’nin 26.I.35 günlemeç ve numarasız buyrukları örneği yukardadır.
İçine göre gereğinin yapılmasını dilerim.
30.01.35”
182
yığınla belge hatırat varken insanları ruh hastaları diye yaftalamak sağlıklı bir düşünce yapısı olmasa gerek.
alaturka müziğinin onca çabaya rağmen "yaşıyor" olması Cumhuriyet Türkiye’sine yön veren ana paradigmanın
başarısızlığına işaret etmektedir.
yani vel hasıl kelam paradigma iflas etmiştir.
Bak şimdi iflas falan deyince aklıma "paradigmanın iflası/ fikret başkayanın kitabı geldi.
müzik diyerek geçmemek lazım müzik üzerinden devrin sosyolojik tahlilinden tutun, rejimi yüceltmek için yapılan baskı ve zulümleri de görebilirsiniz.
yasaklar sonucu kulak aşinalığından arap radyolarına çevrilen antenler bu ülkeye arabeski doğurur binadan taş çekmemelisiniz
oysa daha vasfi rıza zobunun anılarını yazacaktım almanyadan getirilen sanatçıların rumlar ve ermeniler tarfından nasıl protesto edildiğini yazacaktım
eserleri yasaklanan nevakar ıtrinin UNESCO tarafından 2012’nın Itri Yılı ilan edildiğini yazacaktım, yazacak, yazacak, yazacaktım ve fakat bu kadar
uzun bir yazıyı ben bile okumazdım.
bu konu hakkında derinlemesine bir tahlile muhtacız ıtri, dede efendi, Zekâi Dede, Nikoğos Ağa, Hacı Ârif Bey , Kaptanzâde Ali Rıza Bey,
Artâki Candan, Osman Nihat Akın gibi bestecilerinin eserlerinin kıçı kırık arya kadar değer görmediği osmanlıya ait ne varsa kaka
cumhuriyete ait ne varsa güzel zaman diliminden çok hırpalanarak çıktık
ve dün jandarma 182. yılını kutladı.
önümüzdeki ay olması lazım itfaiyeninde 302. yılı kutlanacak.
meraklıları için bir kaç link
sözü edildi bari fikret başkayanın kitabından da söz etmek lazım diyorum
mustafa suphiye gelince yazı böyle gitti yapacak bir şey yok o kadar şeyi silip yazamam yine geliriz inşallah
Ahmet Kırmızı
Kayıt Tarihi : 12.6.2022 12:55:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Sevgili üstadımız Ahmet Kırmızı'nın kalemine yakışan bir yazı.
Şiir, şiir gibi olunca elbette okuyucusunu da buluor, beğenisini ve yorumunu da alıyor..
Okunması ve ilham alınması gereken güzel bir yazı kaleme almışsınız. Beğenerek, emeğinize ve sanatınıza saygı duyarak ilgiyle okudum.
Şiiri antolojimdeki seçkin eserler arasına alıyorum.
Beğeni ve tam puanla emeğinizi selamlıyorum.
Kalemin duygulu ve vurgulu yönüyle, sanat ve edebi gücünü gözler önüne seren seçkin bir eser.
Tebrik eder başarılarınızın devamını dilerim. Her şey sizin ve sevdiklerinizin gönlüne göre olsun. Sevgi ve saygılarımla efendim.
Dr. İrfan Yılmaz. Bodrum.
Selam ve saygımla Ahmet Bey.
https://www.dunyabulteni.net/arsiv/tek-parti-doneminde-turk-muzigi-yasaklanmisti-h105324.html
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/ataturk-alaturka-muzigi-yasakladi-mi-221394
https://www.ktb.gov.tr/TR-96530/turk-musikisinin-yasaklanmasi.html vasfi rıza anlatıyor
ıtrinin bu eserini ben bülent ersoydan dinlemeyi tercih ediyorum
TÜM YORUMLAR (3)