şair, hikayeci, romancı bu adamlar önemli insanlar değerli insanlar.
tarafsız olarak sadece tarihe not düşme kaygısı taşıyanlar daha da değerlidir.
TDK; şairi geniş bir düş gücü bulunan, duyarlı, duygulu kimse olarak tanımlıyor bence eksik bir tanım. şair aynı zamanda namuslu insan demektir çünkü ben ilk namuslularını tanıdım, haysiyetli izzeti nefsi olanları tanıdım. cahit zarifoğlunu tanıdım, sezai karakoçu,ferman karaçamı, edip canseveri, attila ilhanı, ahmet arifi, gülten akını,nilgün marmarayı ve ismini hemen hatırlayamadığım bir sürü harika insan hepsi onurlu insanlardı, haysiyetli insanlardı ve nazım hikmet sol cenahta da anlaşılamayan sağ cenahta da anlaşılamayan bir adam. bizim adamımız. bu toprakların yetiştirdiği aynı acılarla dertlenen biri ben onu hiç yabancı bulmadım kendime onun bu kültüre ait olması beni gerçekten mutlu ediyor. onun yazdıklarını okumak heyecanlandırıyor, benim dilimden yazan okuyan biri olması bana göre muhteşem bir olay.Nazım hikmet'te aynı ahmet arifin 33 kurşunu gibi mustafa suphi olayını 28 kanunisani şiiri ile tarihe not düşmüştür. bu isimlerin bu ülkeye bu kültüre ait olduğu için Allaha şükrediyorum.
başka isimlerde tanıdım sonra onların adına utandığım, onların gelecek nesilleri adına utandığım Türk edebiyatında isimleri geçtiği için Türk edebiyatı adına utandığım isimler;
"Yok gayri bizlere uyku dünek vay
Kime bel bağlayak kime dönek vay
Vay amansız ecel alçak felek vay"
"En büyük en güzel en yiğit kayıp
Dereler denizler çağlar ağlayıp
Rabbim de gözyaşı dökmezse ayıp"
"Her gittiği yerde o şan verirdi
Aslan bakışını görse erirdi
Kaşları yeleden nişan verirdi"
"Bakışları şimşek gibi çakardı
Yarını görürdü düne bakardı
Kürsüye çıktı mı, arşa çıkardı"
"Millet Atan gitti başın sağ olsun
Ölümü devr açsın yeni çağ olsun
Dağlar birer birer yanar dağ olsun"
"O hep dolu tuttu boş atmadıydı
Söz verince yaptı aldatmadıydı
On beş yıl tek burun kanatmadıydı"
"Her belâyı önler arda atardı
Dermandı her dalda hemen yeterdi
Babamızdı elimizden tutardı"
behçet kemal çağlardan bir utanç vesikası babası yerine koyduğu kişi öldükten sonra haşa Allahın ağlamamasını ayıp olarak nitelendirdikten sonra onbeş yıl boyunca burun bile kanatmayan kişinin peşine istiyor ki kıyamet kopsun.
en garibi de milletin zaten atası varken, millete bir ata tayin etmesi olmuş kendi atası ebu cehili terketmiş anlaşılan.
antoloji okuyucuları da altına muhteşem diye yorum yazmış...)))
"Tunç olmana rağmen de çiçek gördün, eğildin;
İnsan yaratırken bile insan kalabildin."
eskilerin bir sözü var kuldan utanmıyorsun bari Allahtan kork
ne kuldan utanması var ne de Allah korkusu rezaletin son perdesi mustafa kemalli ezan ve mustafa kemale özel mevlit
Atatürk ekber!
Atatürk ekber!
Ancak O var Atatürk!
Evliya odur,
peygamber odur,
diye devam eden ezan,
Millet adın zikredelim bir kere;
Vâcip oldur cümle işte Türklere.
Şevk ile Türküm dese bir dem lisan,
Dökülür cümle hüzün misli hazan
İsmi pâkin pak olur zikreyleyen,
Her murada erişir Türküm diyen
‘Bil! Kemal’in nurudur, ol nur!’ dedi.”
Geçti böyle nice ay, nice sene,
vakt erişti bin sekiz yüz seksene
Ger dilesiz, bulasız oddan necat,
Mustafa-yı ba-Kemal’e essalat!”
Ol Zübeyde, Mustafâ’nın ânesi
Ol sedeften doğdu ol dürdânesi!
diye devam eden mevlüt olur da mustafa kemalin amentusu olmaz mı amentu ile kemalizm dini-1- gelişimini tamamlar;
“Kahramanlık örneği olan ve vatanın istikbâlini yoktan var eden Mustafa Kemâl’e, onun cengâver ordusuna, yüce kanunlarına, mücahid analarına ve Türkiye için ahiret günü olmadığına îmân ederim. İyilikle fenalığın insanlardan geldiğine, büyük milletimin medeni cihanda en büyük mevkii kazanacağına, hamaset destanlarıyla tarihi dolduran kudretli Türk ordusunun birliğine ve Gazi’nin Allah’ın sevgili kulu olduğuna kalbimin bütün hulûsuyla şahadet ederim.
eksik kalan kıble olarakta edip ayel anıtkabiri tayin eder.
"Ay yıldızı aldık da senin üstüne sardık
Ey dertli saray! Kâbe mi oldun bize artık?"
“Cennetse bu yurt, sen onu buldundu harâbe,
“Bir gün olacaktır anıtın Türklüğe Kâbe.
“Zindan kesilen ruhlara bir nur gibi doldun,
“Türk ırkının, en son, ulu peygamberi oldun.”
“Tutsak seni lâyık, yüce Tanrı’yla müsâvi,
“Toprak olamaz kalp doğabilmişse semâvî…
“Ölmez bize cennetlerin ufkundan inen ses,
“İnsanlar ölür, Türklüğe Allah olan ölmez!”
peygamber ilan ediyor hızını alamayıp Allah ta ilan edince mevzu tamam oluyor. behçet edipi duyunca geri kalır mı;
“Kaç yıldır Türkçeydi Tanrı’nın dili
İnsana ne ilâh, ne de sevgili,
“Ne de ana-baba aratıyordu
Her an yaratıyor, yaratıyordu.”
halil bedii ulan siz yazarsınız da ben yazamazmıyım demiş nasılsa ar perdesi yırtılmış ne din kalmış ne iman salla gitsin halil efendi
“Tanrı gibi görünüyor her yerde
Topraklarda, denizlerde, göklerde;
“Gönül tapar, kendisinden geçer de
Hangi yana göz bakarsa: Atatürk.”
Kemalettin kamu rezillikte bunlardan geri kalmaz;
“Burada erdi Mûsâ/ Burada uçtu İsa,
“Bülbül burada varsa, Hürriyet için öter…
“Ne örümcek, ne yosun/ Ne mûcize, ne füsun,
“Kâbe Arab’ın olsun/ Çankaya bize yeter..
yusuf ziya ortaç sahne sırası geldiğinde çıtayı biraz daha üste taşır;
“Dağların ardında sönüşü gibi,
“Millete can veren, vatan yaratan;
“Tanrının göklere dönüşü gibi…
“Her zaman ırkıma büyük Baş Atam,
“Tanrılaş gönlümde, tanrılaş Atam!”
Ömer Bedrettin Uşaklı’nın şiiri:
“Bir güneş gibi yalnız
Sensin ülkü tanrımız.”
Vasfi Mahir Kocatürk’den:
“Peygamber, tanrısına duymadı bu hasreti
Vermedi bu kudreti tanrı, peygamberine.”
İlhami Bekir’den:
“İlk adam, mavi gözlerle baktı toprağa,
“Toprağın haritasını çizdi bayrağa;
“Allah değil, o yazdı alın yazımızı.”
Gel ey 19 mayıs eşsiz sabah merhaba
Ey Samsun’da karaya çıkan ilah, merhaba
Merhaba ey Türklüğe alın yazısı yazan
Merhaba ey ezeli, feyizli eşsiz bahar
Merhaba ey ilahın en yakın arkadaşı
Doğuran bu gün, bir gün: doğuracak muttasıl
Her Türkün tevellüdü 19 Mayıs asıl
İlk çamurdan beden üflenen ruh, dediler
Son tufanda Türklüğü kurtaran ruh dediler.
Fazıl Hüsnü Dağlarca’
Gölgen bir nur işledi güneşe vardığı gün;
Seni gördük sesimiz Hakk’a yalvardığı gün,
Seni gördük, bir mazi dağları sardı ses ses,
Bir Akdeniz dalgası buldu içinde herkes..
Sana çıkar bu yurdun ararsak son yolu da,
Kutlu bir Tanrı oldun güzel Anadolu’da.
O kadar eskisin ki şimdi ruhumuzda sen,
Bulursun bu sevgide asırları istersen
evet şeyh uçmaz mürid uçurur derler ya mustafa kemalin müridleri hem kendileri uçmuş hem de şeyhi uçurmuşlar ve en son söz Ahmet KEKEÇ'in;
"mustafa kemalin normal insanlar gibi tuvalete gittiğini öğrendiğimde şok olmuştum..."
Allahım ya; ben namuslu insanlardan bahsedecektim Nazım HİKMET'i anlatacaktım mustafa SUPHİ'den
anlatacaktım.
bu şeye benzedi hani bir hikaye var; ceza evinden kabadayılardan birinin tahliyesi vardır arkadaşları ile helalleşirken merak etmeyin iki namussuz var onları halledip hemen geri geleceğim der aradan yıllar geçer hücre arkadaşlarından biri tahliye olur ve yolda rastlaşırlar
hücre arkadaşı sorar yav hani iki namussuzu vurup gelecektin ne oldu kabadayı cevap verir -la kardaşım dışarı çıktım ki ne ikisi ortalık dolu namussuz hangi birini vurayım...
o kadar namussuz doldu ki sayfaya ne nazıma sıra gelebildi ne de mustafa suphiye ama bir dahakine inşallah
Her şeye zam mı geldi bana mı öyle geliyor, on tane çam tahtaya dünyanın parasını verdim, rafı hazır mı alsaydım acaba...
bu marangozluk hobisi beni germeye başladı gibi.
-----------------------
SIRADAKİ KAYNAK NE DİNİ NE SAÇMALIYORSUN DİYENLERE GELSİN...
1-Cumhuriyet Halk Partili Millet vekili (hangi milletin vekili ise artık ) Mehmed Şeref Aykut’un 1936 yılında yayınlanan “Kamalizm” adındaki kitabından birkaç alıntı:
“Kamalizm, bir dindir ki, onun en büyük ve ana sıfatlarından birisi de devrimci olmasıdır.”[1]
“Kamalizm Dini’nin devletçiliği.”[2]
“Kamalizm ise, tam bir erişliğin bütün istediklerini toplayarak ulusu amacına yönleten bir din olmasına göre ne savsacı bir siyasa, ne oportun gündelik bir yönetge gütmez ve güttürmez.”[3]
“Biz, Kamalizm’in inanlı tapkanları (tapıcıları veya müminleri demek istiyor galiba.), şunu çok iyi anlamak kadar inanmak gerekliğini gönlümüzde taşımalıyız ki Türk tarihini Atatürk’e gelinceye kadar kimse içinden eleyerek onun büyük ulusa yüksek bir terbiye kaynağı olduğunu anlayamamıştır.”[4]
Ortaya yeni bir din çıkmış olur da onun bir kitabı olmaz mı? Onu da Şeref Aykut açıklasın;
“Işte bu tarihtir ki, bugün kutsal bir kitap gibi önümüze açılarak, yüce partimizin korucusu Atatürk’ün parti prensiplerini kavrayan şimdi çözelemeğe çalıştığım mushafını yapıyor.”[5]
“Gençlik, Türklüğün dayangacı ve geleceğin biricik umududur. Gençlikte yaşayacak olan her şeyden ve hatta en yüksek uzmanlığa kadar varan bilgiden, bilginlikten önce yalnız, yalnız ülkü ve kültürdür (Islam yok). Işte bize böyle bir gençlik gerektir. Gençlik ruhunun ihtiyacını yerine getirmek. Onun inanını doldurmak, vicdanını doldurmak ister. Bu sebepledir ki, onu Kamalizm dininin hiç şaşmayan, şaşırmayan orunçlu ve coşkun tapkanı (“mümini” anlamında galiba) yapmak, ona bu kutsal, ulusal ve kurtarıcı dini olanca derinliği ve inceliği ile oydamlamak ister… Ta ki, Kamalizm dinine imanı artsın. Işte disiplin altında gençlik böyle olacaktır. Parti, bunu amaçlamış, hazırlamıştır.”[6]
----------
bu yazılan "şey"in basım tarihine dikkat ediniz 1936
diğer "şey"lerin de bir iki tanesi hariç mustafa kemalin sağlığında yazılmış basılmış ve yayınlanmıştır.Bir çoğu cumhuriyetin onuncu yılına denk gelmiştir
mustafa kemale yazılan mevlit bir çok yerde de icra edilmiştir.
son olarak çakma kemalistlere bir sözüm var; kemalizm değil gittiğiniz yolun adını dahi doğru dürüst yazıp söyleyemiyorsunuz atanızın sağlığında Cumhuriyet halk partili Millet vekili M.şeref aykut tarafından yazılan bu kitap size rehberlik yapsın bari en azından ideolojinizin adını doğru dürüst yazıp söyleyin; kemâlizm değil, KAMALİZM olacak.
ışıklar içinde kalın.
**********
KAYNAKLAR:
[1] M. Şeref Aykut, Kamalizm, Istanbul 1936, sayfa 15
[2] M. Şeref Aykut, Kamalizm, Istanbul 1936, sayfa 32.
[3] M. Şeref Aykut, Kamalizm, Istanbul 1936, sayfa 17.
[4] M. Şeref Aykut, Kamalizm, Istanbul 1936, sayfa 33.
[5] M. Şeref Aykut, Kamalizm, Istanbul 1936, sayfa 33.
[6] M. Şeref Aykut, Kamalizm, Istanbul 1936, sayfa 79.
**********
Ahmet Kırmızı
Kayıt Tarihi : 13.9.2021 15:27:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!