Saçlarını ve bacaklarını çiziyorum.
Mis sokak Miraç semazenlerinin biliyoruz.
Dönüp bir sözcüğün ayakbileklerinden tutuyorsun.
-Evim olan ağzını öpmeme izin ver" diyorsun.
Bu ne demektir biliyor musunuz?
Bu türlü biçimlerde şiddettir!
Bu insan onurunu çiğnemektir!
Bu hepimize vurulmuş denir kelepçedir!
Bu zindanlarda dövülmektir!
Bu ezilenlere zülmdür!
İşte şuradan üzüm aldık,
başka sokakta balık,
ötekinden sigara,
diğerinden peynir,
pazardan ezine.
Evet hepsini öldürüyoruz.
Daha yirmisinde, görün efendiler.
Barış öldürüldü.
Barış'ı öldürdüler!
Barış'ı öldürdüler!
Bu hikayede torbacı yerleştirmesi var:
Günler,haftalar sonra her ev gibi eski sayılan yaşadığım evin sokağına girdim. Çocuklar kendi aralarında beni gösterip birşeyler konuştular. Yanlarına gidip yok mu bişey mişey dedim. Biri,diğerlerinden açık tenli,hafifçe uzun ve enerjik olan(burnunu benim kadar sevebilen) -yok abi biz öyle oturuyoruz'' dedi.
Geçtim karşı duvara yaslandım sigaramı yaktım derin bir nefes çektim. Çok geçmedi ayan ablalardan biri çıktı yukarı aşağı volta atmaya başladı. Kapımı unuttup başka sokağa gittim. Gittim fakat orada da aynı şeyler oldu. Tam kapımı açmaya çalışıyordum aynı çocuk.
- Abi kusura bakma seni polis sandı arkadaşlar."
Bugün de aksaray'da sandılar. Yani anlayacağınız müptezel değilim.
Bir şehirde bayram sokağı
Bu sokak sancılı
Bu sokak küfür
Bu sokak kadın ve erkek
Başka bir sokak daha var
Başka kadın ve erkekler
Sonra köye bir çerçi gelir. Kadınlar olmayan erkeklere süslenmek için kumaş seçerler, simli, allı morlu kumaşlar. Çerçi okur yazar kadınlar değil. Bu hikaye okununca gözyaşları da yazılır. Çerçinin silahı yoktur, köpeği vardır. Atını herşeyden çok seven çerçi ipekten sözlerle kırbaçlar kadınlarını. Köylüler çerçiden aldıkları çaydan ikram ederler çerçiye, çerçi onlara diğer köylerden hisseler anlatır. Sonraki köyde kendine bir yatak atına ve köpeğine barınak endişesi hergün çerçiye kalır. Biz hergün çerçiyle borçluyuz. Çerçi hergün bir borçluya misafir. Çok mu çerçi? Düdük demediniz? Henüz bir taşın hizasına durup yazmaya başlamadık. İnanmaya devam ederseniz size de birkaç sahne yazabilirim.
Diyorum ki ondokuz kadın bir dağ fotoğrafına sığamamış.
-öyle değil kadın dağ sırtında
*hayır doktor,dağ kadın sırtında
-peki etekleri kadının değilse kimin mustafa?!
*şiddet bu kelimeler doktor şiddetli bir doktor musun?
-afedersin.dağ denilince erkekler geliyor aklıma.
Sizin de etiniz kesiliyor mu doktor?
-hayır hiç olmadı,sakın bir daha deneme.
*fakat bu minvalde sigara çok müstehcen efendimiz.
-aptal herif git geber! Hayır hayır gitme geber ama gitme.
* kesici aletlerinizle mi?
-mustafa yok yok işte öyle değil.
Elma denilince eve döneceğimiz mevsim geldi anlaşılsın. Bütün seylerimizi bırakma vaktidir. Darp raporlarınızı, yanıklarınızı, otel odalarında dövülen oruspuların seslerini, sokakta sinyale çıkan kadın ve erkekleri, sarılan yanlarınızı da bırakın. Elma denilince eve dön anlaşılsın. Bir ya da çok kadınla sevisilmeden yatılabileceği, arzuların kontrol edilebilirliği, benzer hapların olduğu, ucuz otel odalarında viski içilebileceği, devrimin tütün icmekle ilisiginin olmadığı, marlboro içen de devrimci sayılabilir, bakunin'in öldüğü, karl'ın da öyle, lütfen bunlar anlaşılsın.
Biri çıkıp "elma mevsimi geldi, gitmen gerekiyor" diyorsa. Herşeyi bırakıp gider halil. Hiçbirşey almadan gider.*
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!