İçimde canlanınca, yaşadığım aşklarım
Gözüm maziye dalar, hep yeniden yaşarım
Ömrümün ilkbaharı, olmuş sarhoşa meze
Ne çok değer vermişim, üç beş halden bilmeze
Artık duyulmaz oldu, melodi gibi sözler
Kin kusuyor şimdi hep, sevgi fışkıran gözler
Ela gözlüm güneş batıdan doğsun
Ben seni ellere verirsem eğer
Ağustos ayında siyah kar yağsın
Ben seni ellere verirsem eğer...
Sen beni düşünme, sağolsun canın
O masal ülkelerinin birinde
İnsanlar birbiriyle dostça yaşardı..
Ve bu ülkede, pekçok sevilen
Bir Göçmen Kızı vardı...
Kuş cıvıltılarından, tatlı bir sesi
Sevmiyorum Robenson, ne adanı ne seni
Ne hayvanlarını, ne yalnızlığını ne de tekneni
Tutkumdu bir zamanlar, senin gibi olmak
Issız sessiz bir yerde gönlümce huzur bulmak
İnsanlardan yana çok kereler, sabrım biterdi
İnan bana senin adan, hep burnumda tüterdi
Ölsem diyorum
Sessiz sedasız
Göçüp gitsem şu dünyadan
Bilmem ki...
Kim ağlardı arkamdan...
Onunla karşılaştık
Yıllar sonra sokakta
Gözlerimiz birleşti
Kalakaldık ayakta...
Saniyeler içinde
İçimdeki dert
Ne bir nefret, ne de kin
Boşalmak için
Ağlamak istiyorum...
Hepimiz, sen - ben
Sarı papatyam benim
Hani beni severdin
Dünyamız tozpembeydi
Mutluluk bizimleydi
Ne çabuk bitiverdi...
Koptu kızıl kıyamet, ruhumda bir fırtına
Sanki, milyonlarca bir yük bindi sırtıma
Sıçrarım, yırtınırım.. bu yükü atmak için
İnsanoğlu acizmiş... peki bu yükler niçin..?
Acizse insan eğer, bu yük niye yüklenir
O küçücük varlığın kurtulması beklenir
Hani insan dünyayı, bazan hiçe sayar da
Der ya: ''geçsin şu ömür... içki, kumar ve barda...
Tozpembe olsun dünyam, kötü olsa da sonu
Anlamasın şu gönül, derbeder olduğunu...''
Yanlış yer yanlış zaman, onu hep böyle yapan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!