Sevdamızda
ne işi vardı şeytanın
ben seni
"Ecel'e"sevmiştim,
Acele değil...
Bir keder gelir yerleşir ki en koyusundan
Yalvarmanın dikenli gözleri batar oyuk oyuk
Öyle gaddarki zaman, yaşamayı da unuttuk
Zehir sanki içtiğimiz akşamın kör kuyusundan
Geceler gündüzlere gebeyse ve sarhoş...
Ve dört bir yandan yırtık, kopuksa gönül ağlarım
Ben seni
yudum yudum içtim yıllar boyu.
Oysa eller,
Bir kadehte bitirmiş
Buna Aşk mı denir?
Daha dün minik elde siyah çanta, kitaplar
Herşeye gülümseyen mesut çocuk nerdesin?
Bugün bükülmüş belin, şakaklarında aklar,
Çaresiz, başın önde, ölüme gidemezsin...
İşte çocukluğumuz, şu resimdeki işte!
Şurda pembe evdeki çocuk hayallerimiz,
Kırık ümitlerimiz her gidişle külleşen.
Ölüm bir çelik hançer, hatıraları deşen,
Ve uzayan, titreyen, çaresiz ellerimiz.
Yılların önündeyiz kürek mahkumu gibi...
Her resim içimizden bir kaç parça yok eder.
Her inanış ardından sürükler bin yalanı.
Çelik kelepçe gibi elleri bağlar kader.
Bir kaç buruk iç çekiş, hasret geri kalanı...
Hayat böyledir göz yum her vefasızlığına
Ben sevmem dedim ama anlamadın
Bir bahar vermek istedin ellerime
Erken geldi yaprak dökümümüz biliyordum
Bin hüzün getirdin eylüllerime
Beni tüm sarılarda isyan ettirdin
Yeşile en aşık olduğumda ben
Şimdi ellerim boş, çaresiz, ağlamaklıyım
Bir sonbahar rüzgarında uçtu sevda türkülerim
Kumdan şatolarım vardı yıkılmaz sandığım
Belkide buydu aslında yanıldığım.
Anladım dinmeyecek gözlerimizdeki bu yağmur
Sen öylesine güzel, öylesine Irak...
Anladım ki gitmek zamanı bu sevdadan
Artık gitmek, seni bırakıp ellere.
Bırakıp inadı, unutup sevgiyi,
Gömmek bu kırık sevdayı gönüllere.
Ben sevmem demiştim ama anlamadın,
Bir bahar vermek istedin ellerime
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!