Sana geldim İstanbul.
Avuçlarımda kavgam,
Dilimin ucunda yarım kalmış,
Tek bir söz ile...
Beni bir tek sen anlarsın!
Sokaklarında aradım anne sıcaklığını,
Hilalin rengi düşünce Marmara ya,
İçimde sessiz, ağladın İstanbul.
Gözlerini bir lahza diktin semaya,
Gönlünce huzura daldın İstanbul...
Gittiğin yol yol değil ardına düşemem;
Kalbin mühürlenmiş, sen gibi batılı sevemem...!
Hüzün deryasından izler taşır,
İhtiyara gözyaşı sunan Aynalar.
Hayat oyunu bitmez sanır;
Bir cümle son perde der Aynalar…
Başı sonu yok bir bilmece;
Bir akşam ezanında idi ayrılık…
Bir mum ışığı tadında,
Bir çayın son deminde,
Bir geminin son seferinde…
Bir günahın tövbesinde idi ayrılık…
Geriye dönüp baktığımda
Sadece Birkaç Anı,
Kucaklıyor Beni...
Seni Görüyorum,
Seni Duyuyorum;
Sana Koşuyorum
Bakışların ürkek, bir ceylan,
Ve ellerin taze bir tomurcuk…
Bana sevinçleri kuşandır a çocuk!
Kapalı kapılarımı aşındır a çocuk!
Ben karanlıkta kalmış bir güneş,
Hani eski bir zamana varmadan önceydi biz…
Ellerimiz vardı;
Tutuşurken kavrulan
Aşk ile…
Sözlerimiz vardı en çok da;
Söylemediğimiz halde sarmaş dolaş olan
Bir kuru ekmeğe;
Bir garip serçe canım...
Uçtum mahsun,
Kondum, yorgun umudum.
Yüklendiğim benden büyük olsa da;
Umutla sevda getirdim şehrine,
Doğdum büyüdüm dağlar aştım,
Sevgi tohumlarını toprağa saçtım,
Yeşeren filizlere gururla baktım,
Aşıklar kervanında ben de vardım...
Yetti aklım çözdüm cihanı,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!