24.Şubat.1951 (10.30) İstanbul-Şile de doğdum. Babam Ali oto lastik ve motor tamirciliği, balıkçı teknelerinde tayfalık yapardı. 1981'de öldü. Annem Firdevs ev kadını. Şile bezi işler, kadın terziliği yapar. Birlikte dedemden miras apartmanda hissemize düşen dairede yaşıyoruz. İki kardeşim var; Denizcilik İşletmelerinden emekli 1953 doğumlu Erkan, 1962 doğumlu (evli) Gülay... 1961-62'de Şile Demirtaşpaşa İlkokulunu bitirdim.
Devlet Parasız Yatılı Sınavını kazanarak okuduğum Adapazarı-Arifiye İlköğretmen Okulu'ndan 1967-68'de mezun oldum. Anadolu'nun değişik köy ilkokullarında öğretmenlik yaptım. İlk şiirlerimi bu dönemde yazmaya başladım. TÖS üyeliği, TÖB-DER üyeliği ve Şile Şube Yönetim Kurulu Üyeliklerinde bulundum. 1981'de 1402'lik oldum.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde yatarak tedavi görürken, kasıtlı ve hukuksuz bir işlemle 2.Kasım.1998'de müstafi edildim. İstanbul 6. Bölge İdare Mahkemesinde açtığım davayı 2003'te kazanarak, 12.Mart.2003'te göreve döndürüldüm. MEB'nın temyiz isteminin Danıştay 12. Dairesi'nde oy birliğiyle lehime sonuçlanmasından sonra, 1.Mart.2006'da emekli oldum.
Eserleri
Yazdığım şiirler bu güne kadar hiçbir yerde kitaplaştırılarak yayınlanmadı. İstekleri üzerine verdiğim tek tük bazı şiirlerim, Şile Gazetesi'nde (yerel) yayınlandı. Tüm şiirlerimi ilk kez, Antoloji.Com'da depoluyorum.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!