Yediyordu Elif kağnısını
Kara geceden geceden
Sanki elif elif uzuyordu inceliyordu
Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar
İnliyordu dağın ardı yasla
Herbir heceden heceden
Dinle sevdiğim, bu ayrılık saatidir.
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Devamını Oku
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
çok sevdiğim bir şiir.Duygulanmamak mümkün değil.Bir kez daha Atamızı ve arkadaşlarını,bütün Elifleri ,Ayşeleri,Fatmaları,Nene Hatunları tabiki büyük şairimizi de saygıyla anıyorum.
Kıymetli İlkokul Öğretmenim Sayın Osman ÖZKAN'a…
KİMSESİZ DEĞİL ATATÜRK
Şimal yıldızımdın benim.
Çocukluk düşlerim, paylaşma yanımdın.
Ekmeğinin bir ucunu bölen, hayallerimdin sen Atatürk bakışlım.
Masmavi gözlerinde dalgaları köpürten, gönüllere hitap eden.
Hiç görmediğimiz denizlerde sen, bize yelken açtırdın öğretmenim.
O, İlkokul öğretmenimdi benim. Şefkatli elleriyle kavrar ellerimi, yazılar yazdırırdı kara tahtaya. Fakir çocuklar ağlarlardı dizlerinde, garip insanlar sığınırdı gönül limanına. Onları severken severdim seni.
Senden habersiz ben, sen olurdum öğretmenim.
İsmin Osman'dı. Soyadımız ise aynı 'Özkan' akrabalığımız yoktu ama gönül bağımız vardı seninle. Yitik bakışımındın, erken dönülmeze uğurladığım babam, güzel yanımdın, çiğ düşmüş sabahlarda uyandıran. Köyden yeni gelen bir çocuk olarak, şehir bakışımındın takım elbise giyen.
Özgüveni gözlerimize sen çizdin öğretmenim.
Yüzümde hissederken nefesini, yamacında kolayca söktüm okumayı. Her harf sayfaya yerleştirdiğim bir tuğlaydı sanki. Yoksulluğuma inat harften evler yapıyordum. Kavgaları ayırandın sen, Sevgiyi her yerde eşit dağıtan.
Hala kaçıyorsam anlamsız çatışmalardan, güzel bakan güzel görür sözlerini beynime nakşettiğin içindir öğretmenim.
Kışlar, bir adam boyu kar ile gelirdi eskiden. Yem atardık aç kuşlara, kardan adam yapardık, hiç üşümezdi bir ucu eskimiş eldiven içinde ellerimiz. Kışlar, saçlarımızda donardı eskiden. Vakitsiz biterdi kömürümüz, va-kitsiz tüterdi sobamız.
Velhasıl, rüzgâr yuva yapardı siyah önlüklerimizin içine.
Sıcak çikolata hikâyelerinle içimizi sen ısıtırdın öğretmenim.
Boynumuzu saran beyaz yaka gibi dardı imkânlarımız.
Özgürlüğün özleminde sık sık koparırdık düğmelerini.
İçimizi karartırken siyah önlük, başka şehirleri anlatırdın bizlere ışıkları hiç sönmeyen.
Çok okursanız siz de gidersiniz derdin harikalar diyarına.
Kitapları bize dost eğledin öğretmenim.
Senin gölgende şekillendi hamurum. Ağzından çıkan her kelime patika yollarıma sevgi kaldırımları ördü.
Aşkı bize mülk eyledin öğretmenim.
Bilmem hatırlar mısın, Ümmügülsüm, yanık türküler söylerdi. Sonradan sınıfımıza gelen İbrahim ile Turgut'a boş vakitlerinde okuma çalıştırırdın. Vehbi Güneş, sol eliyle güzel resimler çizerdi. Ercüment Dinçer, deniz aşırı ülkelerin hayalinde, Murat Belge en zor problemleri çözerdi. İki Hülya vardı sınıfımızda, ikisi de çalışkan. Uğur Kandemir'in zeki olduğu gözlerinden belliydi. Mehmet Demirbaş, düzenli çocuğu sınıfın. Meltem, küçük hanımefendimizdi. Hüseyin Gürsesli, yaşından büyük laflar ederdi. Bense ayak uydurmuştum bu çalışkan sınıfa.
Çalışmayı bize yol eyledin öğretmenim.
Seninle tanıdık insanı, arkadaşlığı, paylaşmanın erde-mini. Küme çalışmalarında tattık 'Birimiz, hepimiz' için derken birlikte çalışmanın zevkini.
İnsanca bir duruşu bize, model eyledin öğretmenim.
Yarım hikâyeler anlatırdın, biz tamamlardık gerisini, sonra bize hikâyeler yazdırırdın. Doğaçlamayı o zamanlar öğrendik senden öğretmenim.
Yazmaya dair gücü elimize sen sundun öğretmenim.
Okuma saatlerimiz vardı bizim. Işıltılı diyarlara gittiğimiz, balonla yolculuk eder, süpürge üzerinde gezen cadılardan uzak dururduk. Ne çok ağlatmıştı Kemalettin Tuğcu, teneffüslerde kâh Simbad olur, dünyaya kafa tutar, kâh küçük kahraman asker olur, bayrağa sevdalı selam dururduk. Keloğlan'ın annesi hepimizin yoksul ve saf annesiydi. Fakirliğin tarhanasını sevdiren.
Ve yaz tatillerinde askercilik oynardık, Atatürk olmak için.
Atatürk gibi olmayı bize düş eyledin öğretmenim.
On Kasım'larda üşürdü ayaklarım. Alkışsız törenlerde, radyodan beklerdik siren sesini, sana bakardım, sen ağlardın, düşlerinin rengiydi ulu önder, sevdalıydın Atatürk'e, hala tanımadım senin gibi yürekten seveni…
Ve hala yaşıyorsan kimsesiz değil Atatürk, öğretmenim.
Öğretmenliği öğrendiğim senin, yirmi beş yıl sonra buldum adresini. Acaba görebilir miyim? Acaba hatırlar mı? Sorularında… Bir bozuk yol götürdü evinin önüne. İnsanlar yaz güneşinden kaçmış, etrafta evini soracağım kimse yok. Sezgilerim hükmederken ayaklarıma, bir evin zilini çalıyorum, bahçesinde güller olan. Olsa olsa bu evdir diyorum. Taze tandır ekmeği gibi kokun geliyor burnuma. Öğrettiğin bütün duaları okuyorum, çevirme kapılarından Allah'ım, derken. Kapıyı açan gül yüzlü teyzeye 'Osman öğretmeni arıyorum.' Diyorum. Osman Özkan. Hatırlama telaşıyla bakıyor yüzüme. Çölden gelmişim, Leyla'sını arayan Mecnun'um. Burası yavrum diyor. Ama siz kimsiniz? Sevgi tarlasından su verdiği binlerce öğrencisinden sadece biriyim diyorum. Öğrencisi Ersal Özkan. İçeri buyur ederken yaşlı teyze, Yunus misali, Taptuk Emre'nin kapısındayım sanki. Eğri odun girmemeli bu kapıdan. Telaşla düzeltiyorum üstümü başımı.
-Yeni köyden geldik, duş alı-yor öğretmenin diyor. Sanki yıllardır tanıyorum teyzeyi. Sorular soruyorum öğretmenime dair. Yaşlı kadın cevaplıyor, hatta sormadıklarımı da anlatıyor. Kolay değil 25 yıl sonra gelmişim kapılarına.
-77 yaşında, hala okuyor, anılarını yazıyor, hiç vazgeçmedi, doğayı, insanları sevmekten, hala Atatürk'ün arkasından ağlıyor.
Masasında her satırını okuduğu gazetesi, ucu açılmış; kalem ve silgisi ve kokulu tespihi ile özenle katlanmış seccadesi.
Onun gelmesi ile kalkıyorum ayağa. Zaman tünelinden 25 yıl öncesine gidiyorum. Küçük bir çocuğum artık, üzerime bol geliyor elbiselerim.
En uslu halimle öpüyorum ellerini, en çocuk halimle bakı-yorum gözlerine. Tanıdınız mı hocam? Diyorum.
Tohumlar yerçekimine inat fışkırıyor topraktan, bahçede güller, bizi dinlemekte. Kuşlar çoktan yerlerini almış pencere pervazında.
- Kaldır kafanı bakayım, diyor gözlerine. Mavi gözlerine bakıyorum, denizlere inat hiç kirlenmemiş, hala güzel, hala med-cezir dalgaları vuruyor, göz kapaklarına. Kısa süren sessizliği billur sesi bozuyor. İsmimi söylüyor yıllar sonra. Sen, Ersal Özkan'sın.
- Nasıl hatırladınız öğretmenim, diye hayretle soruyorum.
- Ben öğrencilerimin gözlerini çizerim, gözlerime. Ve asla unutmam, gözlerinden tanırım onları. Donup kalıyorum, öylece ayaküstü. İçimden kızıyorum kendime, çok insanlar unutmuşum çook… Demek ki hiç bakmamışım gözlerine. Meğer hala öğreneceğim varmış öğretmenimden. Ana fikrini bulmaya çalışıyorum verdiği ayaküstü dersin. Parmak kaldırmadan dökülüyor ağzımdan kelimeler.
Kalbiyle bakmayan hayata, gördüm demesin asla…
www.mansetgazetesi.com
S A Y G I L A R....................
İLKOKUL ÇĞLARIMDAN BERİ EN ÇOK SEVDİĞİM ZAMAN ZAMAN OKUDUĞUM ŞİİRLERDEN Kİ; BU SABAH OĞLUMUN YANINADA KOYDUM BUNUNLA BERABER 3 ADET ŞİİR DAHA..
Ayrıca kendimi çok şanslı sayıyorum çünkü kitaplardan ve şiirlerinden bildiğimiz Sayın DAĞLARCA ile bundan iki yıl önce Marmara Hastanesinde tanışma, onunla orada kaldığımız zaman zarfında; yine kendisinin iyi ve müsait olduğu zamanlarda sohbet edebilme imkanına sahip oldum..
SEVGİLERİMLE
Ne kadar güzel bir anlatım; ne kadar güzel bir üslup.
Tarihsel bir kesitin, masal, hikaye ve şiirle karışık bir şekli.
Okuyanı, adeta, işte sana farklı edebi sanat, hangisini beğeniyorsan gir içine bak geçmişe, diyor.
Burdan öteye sözüm yok.
İbrahim Faik Bayav
Şiir olması gerektiği yerde
Bize Elifcik lazım.Şimdi
Saygıyla
Fazıl Hüsnü Dağlarca 'Mustafa Kemal'in Kağnısı'
çok sevdiğim ve çok okudum bir şiir... Okurken içimi çoşturan şiir...
Okul yıllarımda 'şiir okuma' yarışmasında bu şiiri okumuş ve birincilik ödülü almıştım...
Şiiri herkes okur ama okurken hissederek ve yaşayarak okumak gerekir...
Şair usta, şiir mükemmel... kalem sağlam...
hele birde Mustafa Kemal varsa içinde o şiire doyum olmaz...okurken...
Bu mükemmel şiiri, hakkını vererek okumak ve anlamak kalıyor...geriye...
Şairi saygıyla selamlıyorum...
Mekanı cennet olsun...
Süper şiir....
Ve lütfen bak ben yorum yazdım demek ister şiiri kopyalayıp yapıştırıp durmayın.. Zaten şiir orda ne diye bir de siz yorum kısmına yazarsınız anlamam..
Neyse...........
Şair şairdi. Şiir de şiir..............
Gerçek şair gerçek şiir..............
Allah Onların Yar ve Yardımcısı olsun.... Mekanları cennet olsun.........
kağnı olmak lazım kağnı
10 kasım saat 9'u 5 geçe kahramanlarından utanıyorum
Bu şiir ile ilgili 50 tane yorum bulunmakta