Mustafa Keloğlu Şiirleri - Şair Mustafa ...

Mustafa Keloğlu

gece her kalbi örter
kapatır tunç kapılarını kelimelerin
yaşlı mütercim
ki şerhsiz cümleler dokunmuştur
duvarı yamalı köhne odalarda
aşk bilenmiştir

Devamını Oku
Mustafa Keloğlu

Kendi yalnızlığımı asıp boynuma, sürüyorum kendimi insanların arasına. İnsanlar ki kendi karanlıklarında çoğalmakta. Bir yüzde binlerce maskeyle diğerlerinin arasına karışmakta.
Susuyorum ve sustukça büyüyor kargış. Beynimin bütün karanlık dehlizlerinde uğultulu bir kalabalık gibi dolaşıyor öfke. Kin atını şaha kaldırmış delişmen süvari. Yıkılıyor duvarlar önünde. Mağrur kaleler korkulu düşler uykusundan sarsılarak uyanıyor.
Uyanıyor ansızın hırçın bir kahkaha dudaklarımda. Ansızın şah mat oluyor bütün adsızlar.
- Ben, diyorum, ben, kendi yalnızlığıyla kavrulan, acının ve aşkların kutsadığı şaşı çocuk. Göğeren başak gibi biçildim bilir misin? Bilir de çıkar gelir misin? Sokaklar yutkunuyor ayak seslerimle. Ayak seslerimle yıkanıyor kaldırımlar.
Kirli çiçekler boyun büküyor sert ve kararlı seslerle dolanan ayakların altında. Çiğneniyorum. Çiğnendikçe kanıyor ak perçemli ninemin zümrüd-ü anka kuşuna yuvalık eden küçümen yüreği. Yürek ki masallardaki devlerle cenge tutulmakta hala. Annem ak pak elleriyle uzanıyor kendi ağırlığı altında eğilmiş başıma. Başım kendi ağırlığını savuşturma telaşında.
- Anne bırak başımı, Sen yüreğime dokun. Diyorum. Kendi sesinden ürken kuşkanadı yüreğime dokun. Benim yüreğim acıyor anne. Yüreğim kanıyor. Şehir kendi yüreksizliğini acılara tutunmuş yüreklerle sınıyor durmadan.

Devamını Oku
Mustafa Keloğlu

olmadı bebeğim
kaleleri düştü babanın
hırçın bir tayfun olup savurdu yokluk
başı eğik
başsiz vücutlar önünde
affet bebeğim

Devamını Oku
Mustafa Keloğlu

ışıklarını denize yaslamış bir kentin çocuklarıydık
gözlerimizde yakamoz artığı düşbozumlarıyla düşerdik rahme
yani geceye
tuzundan tanırdık denizi
bir de elleri yosun kokan balıkçıların
uzayıp geceye yol olan türkülerinden

Devamını Oku
Mustafa Keloğlu

bir anne çığlığını örüyor elindeki dantele
bir çığlık amansız acıları törpülüyor
öznesiz bir cümlenin kurtulup elinden
kara bir kabus gibi düşüyor şehre tren
bir annenin öpüp alnından
şehre bağışladığı çocuk

Devamını Oku
Mustafa Keloğlu

‘babama’

babam sabahları seher yeliyle mesh ederdi yüreğini
tarhana çorbasına kaşık sallar
nasırlı elleriyle
tutardı çakmak tarlanın yolunu

Devamını Oku
Mustafa Keloğlu

bir çığlığı bileklerine örüyor çocuk
bir savaşı kendi yüreğine
kırk yağmuru kırk harami tutuyor
çorak iklimlere düşüyor çocuk.

toprak kendi zindanına çağırıyor çiçeği

Devamını Oku
Mustafa Keloğlu

Her güne yüreğimde bin fırtına ile karışmaktan yoruldum hocam. Bin kahrın yüküyle 'Vira Bismillah' diyerekten karışmaktan insanlar arasına yoruldum. Herşey flu bir anlamsızlık perdesiyle örtülüyor gün be gün zihnimde.
Dipsiz bir karanlığın o hiçliğe sürükleyen etkisinden kurtarabilmek için çabalıyorum durmadan.

Adı konulmamış acıların girdabında boğulmaktan bizarım. Öfkelerim de, korkularım da eskilerin deyimiyle 'nev-i şahsına münhasır' olmaktan çıkıp hızla sıradanlaşıyor. Sessiz kalmaktan değil ama kendi sesimin sahibi olamamaktan korkuyorum.
Kırılgan bir hüznün zihnimin tüm kıvrımlarında dolaştığını hissediyor ama buna karşı durmanın reçetesini bir türlü bulamıyorum.
Alıp başımı gitmek, bu anlamsız ve hunhar oyundan çıkmak istiyorum fakat bir arkadaşın yıllar önce söylediği 'Direnmek umuttur' sözleri çınlıyor kulaklarımda. Kalıyor ve direniyorum. Her fırtınada bir kez daha kırılıyor ama eğilmiyorum hocam. Eğilmiyorum.

Devamını Oku