_Mustafa Emre: Genç Şair Hülya Ekmekçi İ ...

Hülya Ekmekçi
36

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

_Mustafa Emre: Genç Şair Hülya Ekmekçi İle Söyleşi_

“ŞİİR ZİHİNLERDE YENİ UFUKLAR AÇMAKTIR”

Mustafa Emre — Sayın Hülya Ekmekçi, ilk şiir kitabınız yayımlandı, ilgi ile karşılandı. Kutlarız. İlk göz ağrısına benzeyen kitabın oluşum aşamalarını anlatır mısınız?

Hülya Ekmekçi — Öncelikle bu güzel söyleşi ve içten kutlamanız için yürekten teşekkür ederim Sayın Emre. İlk göz ağrısı çok doğru bir tespit efendim. İlk çocuk, ilk sevilen, emek verilen gibi çağrışımlar yapıyor. Kitabın oluşumu uzun bir süreçte gerçekleşti. Şiir ve ben bir bütündük, çocukluğumdan beri bu böyleydi. Bir şeyler yazar, defterlerde toplardım. Not kağıdına yazıp bir yerlerde unutulanları ise annem bulup verirdi. Sevinirdim. Kitap aklımda yoktu o zamanlar. Sadece yazmak yazmak yazmak vardı. Bir tutku, vazgeçilmez bir duyguydu benim için. İlk şiirlerimi iyi bulduğumu söyleyemem. Zaman geliştiriyor, geriye baktığınızda hataları daha iyi görmemizi sağlıyor. Bu da çok okuyup çalışarak gerçekleşiyor. Öyle bir gün geliyor ki şiirler defterlerden taşıyor, paylaşma arzusu gelişiyor. Ne yapabilirim derken internet ortamında bir edebiyat sitesi keşfederek düzeyli paylaşımların yapıldığı antoloji.com’ da paylaşmaya başladım şiirlerimi. Bu ortamda ülke genelinde hatta başka ülkelerde yaşayan birçok şair-yazar ile tanıştım, şiirlerime yaptıkları teşvik edici eleştiriler daha iyileri için güç verdi bana. Bu arada ben de onların şiirlerini takip ederken yeni ufuklara doğru ilerlediğimi hissediyordum. Aynı ortamda çeşitli gruplarla yaptığımız ortak şiir çalışmaları hece şiirlerinde gelişmemi sağladı. Ayak dörtlüğünü, hece ölçüsünü hazırladığım dörtlüklere katılımlarını sağlayarak Halk Edebiyatı tarzında uzun şiirler oluşturduk birçok dostumuzla. Bazen atışmalar yaptık, maniler yazdık birlikte. Birkaç şiir antolojisinde yer aldım. İlki “Deli Mavi Sevdalar” şiir antolojisi. İnternet ortamında hazırlanan bu kitap elime geçtiği gün çok duygulandım. İçinde üç şiirim bir de kısa bir özgeçmişim vardı. Emeğin karşılığı bu olsa gerekti. O gün kendi kitabımı yayımlama isteği duydum. Birden fazla kitap oluşturabilecek kadar şiirim olmasına rağmen biraz daha çalışmam gerektiğinin de bilincindeydim. Çünkü şiiri çok ciddiye alıyor, çok seviyordum. Sanırım şiir de beni sevmeye başlamıştı. İlk şiir antolojisinden sonra geçen birkaç yılda çalışmalarımı sürdürdüm. En büyük arzum şiir dosyamı edebiyata gönül vermiş ustalarımın incelemesiydi. Onların önerileri, uyarıları çok önemliydi benim için. Ve büyük gün geldi. O gün size ve Sayın Durmuş Ali Özkale’ye şiir dosyamı sunduğum gündür. Söyleyeceklerinizi çok iyi dinleyip uygulamalıydım. Ustalarımdan olumlu eleştiriler alınca kitabımın rengini görmeye başladım. Sonra adını düşünmeye başladım. Ardından içeriğini oluşturdum kafamda. Taslak güzeldi. Hemen dizgiye başladım. Kapak resmi ve tasarımı da çok önemliydi. Desteğinizle Sayın Hatice Güvel’in o ilk görüşte hayran olduğum, kitabın adına uygun bulduğum resmi kullandık. Böylece ilk göz ağrım “Uçurum Düşleri” doğdu. Basım aşamasında sizin ve Sayın Özkale’nin çok büyük desteği oldu. Bu mükemmel bir dayanışmaydı. Doğru yerde doğru insanlarla olmak ne yüce bir duyguydu. Tekrar teşekkür ediyorum emeği geçen ustalarıma ve dostlarıma.

M.E—Belki klasik bir sorudur, ama sorulmadan geçilmez. Çünkü yanıtlar değişir. Şiire ne zaman, nasıl, nerede başladığınızı anlatır mısınız?

H.E —Klasik bir soruya klasik bir cevap olacak, ama aklıma ilk gelen toros dağları eteklerindeki çardak. İçinde küçük bir çocuk tahtaların ince aralıklarından içeriye vuran, gözlerini kamaştıran güneş ışıklarına dokunmaya çalışıyor. Ablasının akordeonla çaldığı güzel ezgileri dinlerken büyük bir sevinçle o günkü keşifleri için hazırlanıyor. Zaman eski, mekan Gülek boğazı civarındaki küçük bir yayla. Oradaki özgünlük, doğanın uçsuz bucaksız kucağı özgürlüğü öğretiyor önce. Sonra uzun bir şiirde yaşamaya başlıyor o küçük kız.

M.E—Şiir denilen o uçsuz bucaksız denize girince neler duyumsadınız, neler düşündünüz? Şiir dünyanızı neler oluşturdu?

H.E—O uçsuz bucaksız denizde arındım, yenilendim. Yepyeni bir boyuta ulaştığımı düşündüm. O boyutta yeni mevsimler, farklı iklimler, renkler gördüm. Yoklukta varlığı, varlıkta yokluğu keşfederek çözümler ürettim. Somut ve soyut olan birçok şeyle iyi ilişkiler kurarak sezgilerimin güçlendiğini hissettim. Çelişkileri, doğruları, yanlışları ve çeşitli enerjileri toparlayarak yeni bir enerji yaratmaya çalıştım iç dünyamda. Sözcüklerin gücüne inandım, onların büyüsünü, çekiciliğini gördüm, saygıyla hareket ettim. Haksızlığa, çirkinliğe karşı, güzelliklerin ön planda olduğu umutların izinde kararlılık oluşturdu şiir dünyamı. En önemlisi ise sağlam bir duruştu.

M.E —Her şairin bir şiir tanımı vardır derler. Sizin şiir tanımınız nedir?

H.E—Bana göre şiir, görüneni, yaşanılanı duyumsayıp kendi bilgi ve yaşanmışlık birikimine düşlerini de katarak benliğinde yorumlamadır. Bir başka açıdan ele alacak olursak göremediğimiz, işitemediğimiz; ancak duygu ve düşüncelerimizle destekleyerek anlamlandırdığımız farklı bir dildir.

M.E—Kitabınızda yer alan şiirler sizin doğaya ne denli tutkun olduğunuzu gösteriyor. Gerçekten doğasız bir şiir düşünülemez diye düşünüyoruz. Doğayı tanımanızı, şiirlerinize almanızı anlatır mısınız?

H.E— Yaşam enerjimi doğadan aldığımı söyleyebilirim. En çok da Toroslar’dan. Bu konuda çok şanslı olduğumu biliyorum. Nedeni ise neredeyse doğanın içine doğmuş olmam. Kendimi bildim bileli her yaz yaylaya gideriz. Doğanın tüm güzelliği ve el değmemiş dokusu hep heyecanlandırdı beni. Hiçbir şeyden korkum yoktu, sevgiyle yaklaşıyordum her varlığa. Orada en sevdiğim yerlerden biri dere kenarındaki neredeyse bulutlara değmek üzere olan kavak ağaçları, dalları suya eğilmiş iç içe salkım söğütler ve içinde her tür meyvenin bulunduğu yemyeşil bir bahçe. Kocaman derede bembeyaz irili ufaklı çakıl taşları arasında yağmurla dağlardan sürüklenen kozalaklar. Taşlara takılan yosunlar, hızla akan suya rağmen yaşama tutunan sülükler, gelişim evresini izlediğim kurbağalar. Taş altlarından bulup çıkardığım kertenkele, yengeçler hatta yılanlar. Yeşilin her tonunu görebildiğim, meyvesini toplamak için çıktığım ve rüzgarla yarıştığım ağaçlar. Akşamları gaz lambası aydınlığındaki masallara karışan ay ışığı. Her sabah heyecanla beklediğimiz eski bir pilli radyodan dinlediğimiz “Arkası Yarınlar” dedemin ‘Ses yapmayın’ diyerek dikkatle dinlediği onun deyimiyle ajans. Derede çamurdan, taştan yapılan kaleler. Yemyeşil uçsuz bucaksız çayırlarda dokunduğum çiçekler, sevgi çemberindeki aile ortamı ve saymakla bitiremeyeceğim güzelliklerdi şiiri keşfetmeme en büyük etken. Büyük bir şiirdi dünya ve doğal olan her şey. Doğanın dengesi ve varlıklar en güzel imgelerdi. İnce bir nakışı andıran türlü çiçekler o şiirin estetiği. Onlarla iç içe ve saygıyla kendi doğrularınızla yaşamayı öğrenmek ise biçemdi. Böylece en güzel şiirin farkına varmış oldum. Bu farkındalık ile verdiğim ürünlere yenilerini eklemeye devam edeceğim.

M.E—Şiirde doğa deyince akla imge geliyor. Şiir-imge ilişkileri üstüne neler düşünüyorsunuz?

H.E—Şiirde imge okura çağrışımlarla ulaşmak, sezdirmek, zihinlerinde yeni ufuklar açmaktır. Bu yüzden olmalıdır ki şiiriniz her okur tarafından farklı algılanabiliyor, farklı yorumlanabiliyor. Bu biraz da okurun birikimine bağlı aslında. Bence şiir-imge ayrılmaz bir bütündür. İmge, gördüğümüz ve hissettiğimizin bilincimizde değişikliğe uğrayarak dışa vurulmasıdır. Düş gücümüzü, içsel gerçeklerimiz ve doğrularımızla özümleyerek aktarabiliyoruz imgelerimizi. Bu da doğadan aldığımız o uçsuz bucaksız enerji ve birikimden geliyor. Dozunda kullanılan imge şiiri hem güzelleştiriyor hem de gizemiyle düş dünyalarına çekiyor.

M.E—Şiir çizginizde ulusaldan evrensele diye bir ilkeniz var. Bunu biraz açar mısınız? Bir de yerel var. Onu nereye koymamız gerekiyor?

H.E—Henüz başlangıç aşamasında olduğumun, zamanla çok daha iyi işler yapılabileceğinin bilincindeyim. Fakat hedefim büyük, geniş kitlelere ulaşmak benim de dileğim. Uzun zamandır internet ortamında paylaştığım şiirlerimle geldiğim nokta tartışılabilir. Bu sayede ulaştığım insanlarla şiir konusunda bilgi alış verişlerim oldu. Şiirlerim birçok farklı ilde şiir severlere ulaştı. Sanatın her dalında olduğu gibi şiir de paylaşıldıkça çoğalıyor. Yeni ürünler vermek için daha çok çalışma azmi kazanıyorsunuz. Ulusaldan evrensele emin adımlar atabilmek elbette yerelden geçiyor. Önce doğduğunuz, içinde yaşadığınız atmosferin değeri bilinmeli. Geçmişten günümüze gelen ozan, şair ve yazarlarımızın hangi koşulda, hangi zamanda neler yazdığı özümsenmeli. Bastığımız toprakta yürüyen, aldığımız havayı soluyan adları efsaneleşmiş değerlerimiz önemle incelenip korunarak geleceğe taşınmalı diye düşünüyorum.

M.E—İlk Kitabınız ilgi ile karşılandı dedik. Kimliğini, kişiliğini bulmuş şiirler yer alıyor bu kitapta. Aldığınız eleştiriler, görüşler nedir, siz nasıl karşılıyorsunuz?

H.E—Şu ana kadar aldığım eleştiriler beklediğimden çok daha iyi Sayın Emre.
İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof.Talat Halman’dan aldığım e-posta aynen şöyle:” “Uçurum Düşleri” başlıklı şiir kitabınızdan bana bir nüsha lütfettiğiniz için candan teşekkürler. İçinde çok ilginç ve güzel birçok şiir var. Başarınızı kutlar, sürekli olmasını dilerim.”
Türk Dil Kurumu Başkanı, Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın kitabımla ilgili görüşünü bir mektupla bildirdi. “Adıma imzalı olarak göndermek lütfunda bulunduğunuz ‘Uçurum Düşleri’ adlı şiir kitabınızı aldım. Çok teşekkür ederim. Şiirlerinizi severek okudum. Sizi kutlarım. Bir Adanalı olarak, Adana’da edebiyatın canlı bir biçimde yaşamasından büyük bir mutluluk duyuyorum. Kitabınızın yayımlanması da bu canlılığın bir göstergesi. Yeni şiirlerinizi dergimiz ‘Türk Dili’nde yayımlamak isteriz. Başarılı çalışmalarınızın sürmesi dileğiyle.”
Sayın Halman ve Sayın Akalın gibi değerli bilim ve sanat adamından bu eleştirileri almak benim için büyük bir onur. Kendilerine saygılarımı sunuyor, teşekkür ediyorum.
Şair Ahmet Ayberkin, kitabı başarılı bulduğunu, beni daha iyi yerlerde görmek istediğini söyleyerek yaptı kutlamasını.
Dil Bilimci - Şair Özcan Yalım, beğenilerini sunarak başarılarımın sürmesini diledi.
Emekli Öğretmen Şair-Yazar Sayın Selahattin Baysal, Zirve Gazetesine yazdığı makaleden seslendi bana, makaleden kısa bir alıntı şöyle; “…Hülya Ekmekçi, yetişkin meyve ağaçlarının arasından fışkıran taze bir filiz. Ama o bakımsız, cılız yaprakları buruşmuş bir filiz değil, bakımlı, yaprakları pırıl pırıl, gövdesi sağlam, dalları kuvvetli, tam meyve vermek üzere olan bir filiz gibi canlı ve dipdiri, gelecek vadeden bir yetenek…”
Sayın Özkale sunu yazısında; “Seyhan Nehri kıyısında açılan mor menekşelerdir onlar “uçurum düşleri”nde. “Yağmurun gücü”nde bulursunuz imge bolluğunu, bereketli doyuma ulaşırsınız derin bir hazla. Bir an yaralı bir ceylan olup inersiniz pınarların şifalı sularından içmeye, alıp götürür sizi özgürlüğünüz Hülya’lı ve gizemli dünyalara. Doğa, yaşam ve olaylar karşısında duygu ve düşüncelerini yansıtmak değil mi ki şairlik, iyiyi güzeli kutsayıp kötü ve çirkini yermek? İşte o işi yapıyor bu kitabında Hülya Ekmekçi şairimiz.
Yeni bir ses, yeni bir renk ve yeni bir ışık bulacaksınız ‘duygusal gerçekçi’ bu şiirlerde.” diyor.
Sevgili arkadaşım Münevver Düver sunu yazısında şöyle diyor; “Şiirleriyle bizi Filistinli çocukların dünyasına götürüyor, sonbaharın hüznünü yaşamamıza neden oluyor. Yaşam ve ölüm arasındaki çizgide yürütüyor düşlerimizi. Gurbet oluyor, hasret ürpertiyor yüreğimizi, bazen de “Umut Çardağı” ndaki bir tutam mavilikle eritiyor tüm buzları, mutlulukla coşmamızı sağlıyor. Kelime ve anlam özgürlüğünün şairi, şiirimizi daha da özgürleştirecek.”
Kitabıma yazdığınız sunu yazısında şöyle sesleniyorsunuz Sayın Emre; “Şairin zengin bir iç dünyası var. Şiirle iyi bir ilişki kurmuş. Beyin ve yürek parıltılarını şiirleri ile gösteriyor. Düş içinde düş gibi şiir içinde şiir oylumlarını, katmanlarını sunuyor. Bunu yaparken engingönüllü bir bakış ve yaklaşım çizgisindedir. Elbette şiire yakışan budur.”
Değerli birçok şair-yazar arkadaşlarımdan aldığım eleştiriler de olumlu. Böylesine güzel görüşler bana büyük bir güç, enerji ve onur veriyor. Daha iyi şiirler üretebilmem için çok çalışmam gerektiğini hatırlatıyor. Ayrıca önemli bir sorumluluk yüklüyor. Şiire ve şaire yakışan duruşu koruyarak yeni eserlere imza atmam gerektiğini düşündürüyor. Değerli büyüklerime, ustalarıma beni yüreklendirdikleri için tekrar teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

M.E—Yaşadığınız bölgede (Çukurova’da) bir şiir birikimi var. Bu kaynaktan ne ölçüde yararlanabiliyorsunuz? Bir de yeni-eski şairler var ki onlar da aynı havayı soluyor, aynı toprağa basıyor. Bu bağlamda hem kendinizi hem de çevrenizi nasıl değerlendiriyorsunuz?

H.E —Çukurova bereketli toprakları ve zengin kültürüyle bilinir. Geçmişten günümüze bir çok sanatçıyı ağırladı ve uğurladı. Bıkıp usanmadan bütün konukserverliği ile hem doğal güzelliklerini, hem de büyük şiir birikimini koruyarak, iklimi gibi sıcak sanat insanlarını ağırlamaya devam ediyor. Yaşadığım yer önemli bir köprü bana göre. Bu köprüden gelip geçenleri duyumsamak onların yarınlara akışını sağlamak hepimizin görevi. Hep düşünmüşümdür, Karacaoğlan, Dadaloğlu ve nice eski zaman tanıkları ozanlarımız acaba nasıl bir ortamda hangi duygularla verdiler ürünlerini? O zamanın olanakları nasıldı ve kim bilir bize ulaşmamış ne çok şiirleri vardı. “Geçmişten Geleceğe Çukurova’da Şiir” ve “Dünden Bugüne Çukurova’da Şiir” derlemelerinizde bu birikime büyük ölçüde yer vermiş olmanız, edebiyat dünyasına büyük bir hizmet. Bu eserler elime geçmeden önce bölük pörçüktü incelemelerim. Bu kitaplar ile bölgemdeki şiir birikiminden daha iyi faydalanacağım kesin. Yeni-eski şairler hep var olmayı sürdürecek. Çünkü eskiyi özümseyemeyen yeniyi üretemez. Özünü kültürünü iyi değerlendirmenin gerekliliğine inananlardanım. Bu yüzden onların gezdiği topraklarda yürümek, aynı havayı solumak bana çok şanslı olduğumu hissettiriyor. Bir konuda daha şanslı olduğumu düşünüyorum. Bu da siz ve sizin gibi çok değerli ustalarım ile aynı zamanda yürüyor olmak.

M.E—Şiirlerinizin bir bölümü hece ile yazılmış, bir bölümü de özgürce. İki dalda yazmanın olumlu-olumsuz yanları var mı? Bir seçim yapmak durumunda kalsanız hangisini yeğlersiniz?

H.E —İki dalda yazmanın olumlu-olumsuz yanları var. Hece şiirine olan ilgim sevgim, özgürce yazdığım şiirlere sevdalı. Yazmaya devam ettiğim sürece ayrılacaklarını sanmıyorum. Çünkü hece bilgisi güçlendiriyor özgür şiiri. Uyaklar sezdirmeden uygun ses ve ritmi verebilmek adına doğru biçimde kullanılırsa şiirde bir enerji oluşuyor. Bu enerji benim ruhumdan şiirseverlerin ruhuna doğru yol alıyor. Özgür şiirin heceye olan desteği de bana göre pek değişmiyor. Farklı imgeler ve yeni uyaklarla çok güzel hece şiirleri üretilebileceğine inanıyorum. Bunlar olumlu yanı. Bir de olumsuz yanı var. O da kimi insanların eleştirisi. Onlara göre belli bir tarzı olmalı şairin. Ya hece ya da serbest, birinde karar kılmalı. Bu konuda bir seçim yapma durumunda kalacağımı sanmıyorum. Doğru bildiğim yolda yürümeye devam etmeyi düşünüyorum.

M.E —Ülkemizde gelişen bir şiir eğilimi var. Her dalda, her konuda şiir yazılıyor. Bunu siz nasıl görüyorsunuz? Bir anlamda günümüzün şiirini nasıl değerlendiriyorsunuz?

H.E—Şiir ciddi bir emekle ortaya çıkıyor. Belli bir birikim, bilinç ve önemsenerek yapılan çalışmalar belli ediyor kendini ve hemen fark ediliyor. Dilenen dalda ve konuda yazma özgürlüğüne de sahipler. Şiirin nasıl olduğuna ve sürekliliğine okurlar karar veriyor. Ya yolculukları sürüyor ya da belli bir noktada duraksama gözleniyor. Bu yüzden adımların özenle ve emin atılması gerekiyor.

M.E—Kendinizi hangi şiir akımına yakın buluyorsunuz? Önceki akımları da göz önüne alarak bir değerlendirme olanağı var mı?

H.E—Önceki akımları inceledim. Hiçbir akıma karşı çıkmadan, şiirlerimin kendime özgü olması için çalışıyorum.

M.E—Şiir dili hiç kuşkusuz farklı bir dil. Dil içinde dil diyenler de var. Kendi şiir diliniz bağlamında bu konuyu açar mısınız?

H.E—Şiir dili bana göre yüreğin dilidir. Yaşamdan edinilen tecrübelerin, yorumların bilgiyle duyguyla birleşerek, yürekte süzgeçten geçirildikten sonra dışa vurumudur. Fakat buradaki ön koşul şiirin yapısını iyi bilmektir. Tüm koşullar bir araya getirilince kendi şiir diliniz oluşuyor zaten. Yaşama hangi pencereden nereye baktığınız, hissettikleriniz, hedefleriniz, sevdanız, kazanımlarınız, kayıplarınız en önemlisi gerçek-düş ilişkilerinizdir kendi şiir dilinizin kaynağı.
İşte bu özgün kaynak farklı kılıyor şiir dilinizi.

M.E—Sizce iyi bir şiirde bulunması gereken özellikler nelerdir? Bir örnekle anlatabilir misiniz?

H.E—Bence az sözle çok şey anlatabilmektir iyi şiir. Okurun düş dünyasında yeni ufuklar açarak çağrışımlarla sözcükleri kendi dünyasında çoğaltmasını sağlamaktır. Ne denli başarılı bilemiyorum, ama bir örnek vereyim: “ s/on/bahar b/içiyorum g/özünden”

M.E—Dünya şiirini izleme olanağınız oluyor mu? Bize ‘hitap’ eden dünya şairleriniz var mı?

H.E—Evet, izlemeye çalışıyorum. EdgarAllan Poe, Vıctor Hugo, Charles Baudelaire, Louis Aragon ve Dante Alighieri aklıma ilk gelen dünya şairlerim.

M.E—Şiir yolunda sağlam bir adım attınız. Bundan sonraki adımlarınız sizi nereye götürecek? Şöyle de sorabiliriz: Şiir ufuklarınızda neler var?

H.E—Uzun zamandır yaptığım şiir çalışmalarıyla iyi bir başlangıç yapmaktı tek amacım. Hep en iyiyi aradım. Eğer bunu başarabildimse ne mutlu bana. Bundan sonraki adımlarım dilerim beni doğru zamanlarda doğru kişilerle doğru yere götürür. Şiir ufuklarımda yine şiirler olacak. O ufuklara doğru uzun ve ışıklı bir yolculuğa hazırlanmalı, şiire göçmeliyim.

M.E—Son bir soru: Şiirin geleceği ya da geleceğin şiiri ne olabilir?

H.E—Şiirin geleceği şu yaşadığımız günlerde oluşuyor. Sabır, özveri ve ciddiyetle oluşturulan ürünlerle yeni kuşaklara yeni ufuklar açılabilir. Günübirlik alkışlara aldanarak, yaşamı uç noktalardaki ayrıntılara, aykırılıklara indirgeyerek verilen ürünlerin şiirin geleceğinde bir yeri olacağına inanmıyorum. O zaman ne yapmalı? Arı bir dil, doğru Türkçe ile yaşanılan dönemin gerçekleri yalıtılmadan verilmeli ürünler. Kısaca, şiirin geleceği önemsenirse gelecekte okunabilecek şiirler olur.

M.E—Söylemek, eklemek istediğiniz başka konular, sorunlar var mı?

H.E—Uçurum Düşleri adlı ilk şiir kitabımın basım aşamasında emeğini esirgemeyen, güzel eleştirileriyle beni yüreklendiren ustalarıma tekrar teşekkür ediyor saygılar sunuyorum.
Benimle iletişim kurmak isteyenler ucurumduslerihotmail.com adresine yazabilirler

M.E —Yanıtlar için teşekkür eder, başarılar dilerim.

H.E — Ben teşekkür ediyorum Sayın Emre. Yollarınız hep aydınlık olsun.

Hülya Ekmekçi
Kayıt Tarihi : 20.1.2010 10:31:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Naime Özeren
    Naime Özeren

    Bu güzel söyleşiyi bizimle paylaştığınız için teşekkürler sevgili Hülya Ekmekçi.Başarılarınızın devamını diliyorum. Daha nice kitaplara. Sağlık ve mutlulukla... Sevgiler...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Hülya Ekmekçi