Sere serpe kar yağıyor rüzgar, kucak kucağa serviler fısıldaşıyor
Turuncu sokaktan yaşamdan sızıyor ışıkları
Taşlar ilk günkü gibi değiller, karalar griler bir ölü gibi ölmedeler
Kar yağıyor üzerime kemiklerimden aşağı
Öyle canlı ki sesin, toprağım oynuyor kardan sudan değil
İki gözümün birbirini hiç görmemesi
Bir dağın grisinde beyazında girememesi hiç güneşin
Ters giden bir şey var; uzayın anarşisi kimi uydunun eksikliği belki yıldızın
VAKANÜVİS
tesadüfe dayanıksız rastgelen
yanan bir lambaya üşüşür gerçek öncesi vızıltılar
elektrik söner, fır döner bel bağlarsın, kandili keşfedersin
renkli misketler koşturuyor önümsıralarcası; kaldırımlar, parklar, vitrinler, cam kadehi külahlar
sokaklar boyu ışıklı trenlerim kaldırım taşı vagonlarım, demirden betondan vücudum
bir kepenk beynim …..
kimi sönmek üzere kiminin bir sıkımlık canı, biri bağırıyor biri taşacak, delik açmış kabından
yürüyorum, gülüyorum, görüyorum olmadık sohbetler olmadık nağmeler;
önceden bildiğim bir şiir fakat yepyeni, bir masal büyümede
YILDIZ TARLASI
Yürüyüşleri var ki gölgeler dolusu, bir zamanın behrinde, içinde doğup çöpe attığımız kağıtlar gibi
Ve ölü saatler dolusu kovaları ve inip kalkan kollarıyla bir ordu yer ile göğ arası
Kimsenin duymadığı kaç bin yıllık çan sesi belki bir gezegenin dönüşü
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!