...
Ne zaman dinlesem bir ayrılık türküsü,
Dalıp giderim ırak yolların büklümüne,
Karlı dağın ardındaki içli yaşam öyküsü,
Alıp götürür beni hasret kokan iklimine...
...
Ey Rabbim,
Genişlik ver gönlüme ve şifa pınarından bir ilaç,
Dinsin artık ruhumdaki depreniş, tarifsiz ihtilâç,
Müptelasıyım ki zulmün, her biri ayrı nevzuhur,
Bir cemre düşür bahçeme ve sadece biraz huzur...
...
...
Hayret-i mûciptir müptezel, lâl eyler beni,
Fazilet timsali madrabaz, kemâl eyler beni,
Hani, bilmesem ânın cemâziyel evvelini,
Suret-i Hak'tan görünüp, tân eyler beni.
...
...
Bütün haşmetiyle çöreklenmiş gizemli gece,
Sonsuz sessizliğini dinliyorum dipsiz göklerin,
Mavera boyuttan üflenen nefes, tılsımlı hece,
Tantana seslerini bastırıyor, uluyan köpeklerin.
Ayışığı doldururken odama, penceremden içeri,
Bir şehit eşi gördüm dün akşam limanda,
Dünya yalan, ölüm gerçek aynı zamanda,
Askermiş eşi; doğum gününde vurulmuş,
Şemdinli dağlarında hain pusu kurulmuş.
Yıkılmış direği evinin, sönmüş tüten ocağı,
...
Çekip gitmelisin bu diyardan, sessiz sedasız,
Takıp koluna gölgeni, hatıralara bile vedasız.
Gitmelisin işte, sevinse de cümle nâmert tayfası,
Derdimi sorma; doksan'dır,
Derdi olmayan noksandır,
Dert pişirirmiş ham insanı,
Ki, gönül yer ile yeksandır.
...
Dikenli yollardan derdiğim gül'üm;
Kimi zaman yıldızlar kadar uzak,
Şah damarımdan daha yakın ölüm,
Hayata kurulmuş en sinsi tuzak...
...
...
Bir koşu ki, yağız atı çatlatır,
Baca gibi tüter sıcak nefesim,
Ömrümden giden ömrü anlatır,
Buğulu camlara çizdiğim resim.
...
İsteyerek yaşanmaz genellikle ayrılık,
Böyleymiş mukadderat, kaçınılmaz gayrılık.
Oysa, ne çok sahiplenmişim bu şehri,
Farkına varmadan ne çok şey sığdırmışım içine...
Ne çabuk büyümüş yetiştirdiğim fidanlar,
Ne çok şeyime şahit olmuş bu şehir;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!