Anlatırdı ilk halimi,
Dünya güzeli Annem;
Kabul gören evsaflardan uzak,
Yarı ölü,umutsuz bir candım.
Memeye hasret geçen günlerimde,
Komşu kadınların sütünden otlandım.
Gece ay ışığında duruyordu,
Yıldızlar göğe asılmıştı.
Ayaz vardı, hava soğuktu.
Kar ayazdan buz kesilmişti.
Ali Dağın eteğinde,
Küçücük bir köyde,
Zamanda mekan,
Mekanda zaman.
Tanımlanan nesne,
Ya tanımsız olan?
Bedende ruh,
Nesnede güç.
Giderken Gerger’e,erken düştüm yola,
Kâhta’ya kadar sabit hız,
Çıkmadı pürüz,yollar dümdüz.
Narince’de aldım sıcak bir ekmek,
Hoş oldu yolda kıtır,kıtır yemek.
Yol üstü geçince Narince’yi,
Doğallık berraklıktır, doğallık aydınlık.
Mecrasında akan bir pınar gibi;
Akıtır sularından zamanı.
İzleyince; ferahlık verir,
Doyulmaz keyfine seyrinin.
Kan kokan, ölümcül sokaklarda.
Kol gezer, makineli cellâtlar.
Bir başına çaresiz insanlar;
Koşuşup, köşelerde buluşurlar
Türkmen’i, Kürt’ü, Arap’ı
Kenetlenip, ölümle didişirler.
Tohumdan henüz ayrıldım.
Sürgün verip, uyandım.
Zamanda ilerlerken,
Çılgın rüzgârlara yakalandım.
Savurdu beni, rüzgârlar.
Saymadım,
Arzulayıp, rüyasını gördüğüm
Gelecek güzel günler uğruna,
Sarıldım hayata dört elle.
Uğraşıp, didindim durdum,
Yol uzun, zaman yetmedi.
Derken usanıp, yoruldum.
Yanı başımda idi aydınlık,
Karanlığında duruyordum.
Ramak kala şafağa,
Üşüyordum, tir tir titriyordum.
İrkilip,kurtulmak istiyordum.
İçimde aydınlığın özlemi.
Umursamaz beni yalnızlıklar,
Hep yanı başımda beklerler...
Uzaklaştırsam dahi,
Bensiz edemezler...
Alışkanlık bu işte,
Bir türlü terk etmezler...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!