Ruhta bu yangını yandıran kim
Sönmesin bu alev yanmak isterim
Türlü şüphelerle paslanan kalbim
Nasıl temizlendi bak yana yana
Göremem dünyayı izinden gayrı
Allah'ın zatında saklıdır tüm ince sırlar
Beşerin idrakînı parçalar bu sınırlar
Cenab-ı Hakk barındırır, enva-i mahlukatı
Tefekkürle düşünen, bilir ancak hîlkati
Nimeti yalanlama, bak uyarır ayeti *
Nimeti vereni gör, Rezzâk'ını **unutma
Rabb'ini tanımayan, nefse uyar pislenir ***
İnsanlar arasındaki iletişimin esasını dil oluşturur. Dil ise mantıklı kelimelerin diziliminden oluşur. Aynı kelimeden farklı anlamların çıkarıldığı bir yerde sağlıklı bir iletişimden bahsedilemez. Topal kelimesini kullanan birisinin karşısındaki insan, eline bir top alıp gelse vurgusu anlaşılamadığından dolayı belki mazur görülebilir. Ama başka bir anlam içermesi muhal olan kelimenin, başka bir anlamla anlamlandırılması keyfiyetten başka ne olabilir?
Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin Mesnevisinde şöyle bir hikaye anlatılır:
“Sofinin biri gelerek bir tekkeye misafir oldu. Eşeğini götürüp ahıra bağladı yemini suyunu kendi eliyle verdi.
O tekkede bulunan sofiler yoksul kimselerdi. Toplanıp aralarında konuştular, misafire ikram etmek gerekti, kendileri de açtı. Neticede eşeği satmaya karar verdiler. Hemen eşeği satıp yiyecek aldılar, mumları yaktılar. 'Tekkede bu gece yemek var, sema var! ..' diye ortalığa bir velvele düştü.
Yemek yendi sema başladı sofiler coştukça coştular. Semanın en heyecanlı yerinde çalgıcı 'Her berfet (Eşek gitti) ' diye bir nağme tutturdu. Dervişler de buna uyarak hep bir ağızdan 'Her berfet' 'Her berfet' (Eşek gitti - Eşek gitti) diye söylenip oynamaya başladılar. Bu nağme eşeğin sahibi olan o sofinin de hoşuna gitti. Herkesten daha fazla el çırpıyor ve 'Her berfet, Her berfet, ey puser her berfet (Ey oğul eşek gitti) diyordu.'
Sen aciz bir yetim mi hissettin kendini?
Ümmü Eymen Annen aramızdan ayrıldı dedi,
O an Abdullah ve Amine’den ayrı kim?
Biricik masum! O nurdan yetim Peygamber’in
Yetişmiş bir genç misin?
“Allah’ım gözlerimiz mest bir hale geldi, bizi affet. Sırtımızdaki yük bizi çökertti.
Sen Rab’bim, sırlarımızı açığa vuran bir sırsın. Duygularımızın ırmaklarını besleyen mübarek manevi bir kaynaksın.
Ey zatı gizli, atâsı, lütuf ve ihsanı açık Allah’ım,
Sen ırmak gibisin, biz ise değirmen taşına benzeriz.
Sen rüzgâr gibisin, biz ise toza benzeriz. Rüzgâr gizli, toz ise meydanda görülüyor.
Sen baharsın, biz ise yemyeşil bağız, bahçeyiz. Bahar gizlidir, fakat lütufları, ihsanları bize bağışladığı çiçekler meydanda.
Yaşadıklarımız kalır ezelde
Yaşayamadıklarımız ecelde
Muhasebesini tut ne var elde
Sayılır bir bir hepsi çetin günde
İsminle ümmetin gönlü şendir onurlanır
Senle hemdem olan iki cihan umarlanır
Seni unutan gaflete düşer yuvarlanır
Seni seven dü cihan düşmez derde Ey Resûl
Başına her hangi bir şey gelse bir mü’minin
Fail Allah’tır hep başka Mümkün mü?
Dünyaya takılmak senin ülkün mü?
Ölürsün ne kalır elde mülkün mü?
Toprak olur ten ahire öz gerek
Hedef dünya olsa ins hayvanlaşır
Çığlıklar gökte yine, nerde amade canlar
İntifada şehrinde, kurutuldu fidanlar
Topraklara işlendi, nakış nakış al kanlar
Filistin'den davet var, ey şerbete yananlar
Güle konmasın bülbül, baharlar kışa döndü
Merhaba sagıdeğer hocam.Kusura bakmayın size ulaşmak için ancak böyle bir yol izlemek durumunda kadım..Ben Türkçe öğretmeniyim..Ve Türkçe Eğitimi'nde yüksek lisans yapıyorum sizin bu sitede bulunan 'Anneye Özel' adlı şiirinizin bir bölümünü tezimde örnek oarak kullanmak istiyorum, mümkün müdür? Alın ...