Aldık başımızı çıktık yola!
Şöyle geriye dönüp baktığımda;
Yokmuş dostumuz
bir elin parmakları kadar!
Serçe parmakta başlayıp,
işaret parmağında son bulan,
Kara kaşların, bronz teninle,
Kara gözlerin, pamuk elinle,
Hepsi olacak elbet birgün benimle;
Azrail’in bir oyununa gelmezsem eğer!
Baldan tatlı onca güzel sözünle,
Seni içime öyle bir kazımışım ki;
Çıkaracak olsam, içimi “tamamen” boşaltmam gerekir;
Tam olarak çıkarabilirmiyim bilmem?!
Eline dokunan elimi;
Tenine dokunan dudağımı;
Vücudumdaki sıcaklığını;
Seni içime öyle bir kazımışım ki;
Çıkaracak olsam, içimi “tamamen” boşaltmam gerekir;
Tam olarak çıkarabilirmiyim bilmem?!
Eline dokunan elimi;
Tenine dokunan dudağımı;
Vücudumdaki sıcaklığını;
Bir tohum tanesiydin sen;
Büyük bir umutsuzlukla kalbime ektiğim.
Su yerine, sevgi verdim, saygı verdim,
Ve en önemlisi;
“herşeyden çok” sevgi verdim.
Bir sevgilim var;
Adı; kendinin bende uyandırdığı duyguya çok uygun,
Hatta aynı!
Güzel;
Hem de;
Düşünüyorum da;
“Senden ayrılmak pek koymaz” diyorum “bana.”
En fazla; kalbim silindirin altında kalmış gibi parçalanır,
Gözlerim kan çanağına döner!
Senden ayrılınca en fazla;
Senden önce;
Kuşların sesi hiç dikkatimi çekmemişti.
Çok manasız gelirdi; hiç durmayan “cik! cik! ”leri…
Meğer; ne kadar anlamlı, ne kadar güzelmiş,
Ne kadar çok şey anlatıyorlarmış,
Meğer; herbiri, bir sevgi ve hasret çığlığıymış o “cik! cik! ”lerin…
Bir umut işte!
Bir arayış!
Bir bekleyiş!
Bir heyecan;
Damarları çatlatırcasına!
Bir aşk;
Eline dokunmak bile,
Mükemmel bir haz verirken bana;
Düsünebiliyormusun ki;
Sana sarıldıgımdaki titresimin derecesini?
Düsünebiliyormusun ki;
Seni öptügümde içimde olusan depremin siddetini…? ?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!