Kalbin ahını aldılar,
Vah hallerine!
Sözün özünü anlamadılar,
Vay halime.
Gözlere baktılar,
Sene 99
Haziran 29
Doğmuşum
Nefsim uykuda
Hatırladıkça özlerim
Rabbi duydukça ağladığımı
Şiir yazıyoruz güya
Sözcükler diziyoruz ardı sıra
Bizden gelen size giden
Bir kaç harften sözler
İnsan kadar tat vermez bazen
Fotoğraflar diyorum
Şehit var diyordu haberler
Geldiğinde şehre bugün anladım
Binlercesi gelmişti şehidi için
Bir olduğumuzda anladım
Doğduğum gün öldürdün beni
Hayallerimi felç edip de gittin
Ayrılık demek yakışmaz sana
Hata ettim; Biliyorum
Ben sadece sevdim
Yağmur damlası saçlarında adım adım Ve siyah bir şeffaflık hatırımda kalan Göz bebeğinde beyazlık, bakışlarında saflık Anlatabildiklerim bu olanlar, ya anlatamadıklarım? Kelimeler ölümlü, hisler yeni doğan insan Her seferinde sana bakmak değil de? Görebilmek var; hayattayız işte, İki ayrı bir insan.
Sessiz vaktin pervasız bağırışları,
Kara gecede bulutların gözyaşı,
En şansız tanığı yaşananların.
Birkaç göz izlemekte, çaresizlik başrol sahnede
Provasız mükemmeli oynuyor bugünde
Ölüm bir kere,
Kıyıya vuran ufacık bebekti.
Canı yandı, cansızdı oysaki.
Ağladı biraz, kıyıya su vurdu yine
Bu sefer,
İnsanlık ölmüştü.
İçini çekti çocuk, nefesi kesilmişti.
Güzel sabahlara uyanacağız elbet
Hayata dair bir nefes daha diyeceğiz
Yaşamak için adım adım ölüme gideceğiz
Aslında farkında bile değiliz.
Ne çabuk unuttuk, insanız biz.
İstanbul gibi! İki ayrı yaka bir şehir.
Gözlerin diyorum,
İstanbul Köprüsü gözlerimde.
Kalbimde Kız Kulesi siluetin,
Akşam kızıllığında martı uçuşları saçların.
Yüz çizgilerin, masum göz bebeklerin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!