Kelebeği zindana attılar.
Karanlıkta bir ateş yaktılar.
Kelebeğin ömrü bir gündü.
Onu da doyasıya yaşatmadılar.
Şimdi susmak istiyorum
yılları yıllara katıp susmak
sonra bir gün tozlu bir rafta
bir yandan bir yana savrulan
önemsiz bir evraktaki bir isim misali
buruşuk bir kağıt üzerinde
Geçmişim
sokak ortasındaki gölet. Anılarım; orada yüzen karpuz kabukları..
Ben o sokakta, göletin başında oturmuş, geçmişini izleyen bir çocuk.
Bir ayağında çizme ötekinde kundura..
Altında kısa bir şort, üstünde kalın mı kalın bir kazak..
Dalgalara ve suyun yansımasına bakıp dalıyorum..
Bir damla su denize dalarken
deniz, okyanusa akıyor
Gelecek geçmişe dalarken
Biz, sonsuzluğa akıyoruz.
Yel değirmenleri ve rüzgar
Bir ege masalıydı bizimki:
Bir varmış bir yok olmuş
Uzaklar yakın;
yakınlar uzak olmuş.
Bu masal devam etmiş
Geceler gündüz...
Dünya mı küçülüyor yoksa ben mi büyüyorum.
Başımda bir fırtınalı ateş. önümde belli belirsiz bir yol
durmak bilmeyen yolculuk, beklemeyen zaman.
uçak mı kaçıyor çocukluğum mu bilemedim.
Bekle diyebilir miyim pilota?
henüz oyuncaklarımı toplayamadım da.
Zaten üç günlük hayatımız var Uğraştığımız işlere bak demek isterdim.
Baktım ki hayat anlamsızlaşıyor vazgeçtim.
Oyun oynarım mesela ben
bir zamanlar bağımlısıydım üstelik
sonra baktım ki oyunun biteceği kesin olsa da
oynamaya devam ediyorum.
İki deli karşılaşıyor,
Birbirlerini görünce deli gibi seviniyorlar.
Biri sağır biri dilsiz iki divane.
Sağır olanı konuşmasından tanıyor dilsizi
Dilsiz ise anlatıyor çektiği hasreti.
İki deli karşılaşıyor..
Gökteki yıldızlar ve sen
Aklımda hep desen desen
Ah bir bilsen nasıl bir sen!
Daima sen, yalnızca sen..
Yıldızlar çikolata parçacıkları,
Evren ise kurabiye hamuru...
Sen ise benim minik mutluluğum,
Minik kurabiyem...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!