Gamdan özge yüküm mü var taşımaktan yorulduğum
Kor mahzeni bir kalbim var ateşinden kavrulduğun
Bir lüksüm oldu cihanda nefes alıp vermek gibi
Bir de eskimiş şiltem var kenarından kıvrıldığım
İçeceğim acı suymuş yiyeceğim kuru ekmek
Benim neyime gerekmiş tohum atıp tarla sürmek
Diktiğim fidan dalından ne mümkün meyve devşirmek
O topraklar pek çorakmış çamurundan yoğrulduğum
Ne sevilen gönlüm oldu ne tebessüm eden yüzüm
Ne Hint kumaşı libasım ne de tumturaklı sözüm
Çöken sisten fark etmedi ak ile karayı gözüm
Gece gündüz bir tufanmış seylâbından boğulduğum
Dinleyen bir şey fehm eder
nazar kılanlar da görür
Semaya tutunur eller ayaklar zeminde yürür
Bunca telâşe içinde benim geçirdiğim ömür
Bir hazan günüymüş meğer rüzgârından savrulduğum
Kuşlar kanatsız uçamaz yılan kış günü çıkamaz
Adı üstünde ya insan tek başına yaşayamaz
Felek çok zalim olsa da bu kadar sille vuramaz
Kavim kardaşım olaydı içlerinden doğrulduğum
30.11. 2011
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta