Yemin olsun ki bir kez daha geçebilirsem o köprüden, asla teslim etmeyeceğim yüreğimdeki sevgiyi, ne köprünün kenarlarına, ne de altından geçen sulara ne de arsız düşüncesi olan sevgi bireyine, yemin olsun...
Bir kez daha inanırsam o aşka ki asla dön gel, asla gitme, asla neden gittin ha demeyeceğim, tutmasını bilebilirsem ki, o har kızgınlığındaki sevgimi, avuçlarım yanmalarla doluşsa da bırakmayacağım elimden...
Kendimden utanamayacağım kadar seni çok sevdim, gidişinden sonra da çok sevdim dememden korkma, eskiden herkesleri sana benzetirdim, oysa şimdi sen de herkeslere benzedin, herkeslerin gittiği gibi gittin, ben mi, beni boş ver, ben kendime döndüm, hani derdim ya ben artık sen gibi oldum diye, unut o sen gibi senleştim demelerimi, çünkü sen herkes oldun...
Bir gün seni seçmiştim ben, musalla taşına yürürken durakladığım anlarda, zamanımın tam da koyusunda, senin aklığınla karşılaşırken yüreğinin beyazlığı çarptı yüzüme, durdum, vakit akşam mıydı neydi, yoksa tan ertesi bir zaman mıydı şimdi hatırımda ama söylemek istemem, saklısı kalsın saklımda ki unutulması musalla yolculuğu olsun diye… Yüzün boyalı kalbin bembeyazdı, kalbin yırtıklarla doluydu, gözlerindeki parıltı sönmüş, bakışların hüznün içinden çalınmaydı ve ben seni o anlarda çok sevdim, tan ertesinden de çok, gecenin koyusundan da çoktu seni sevmem ve ben çokluk içindeki bolluğu yaşıyordum sevmeye dahil sevgiye dahil olmuşken…
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.