Görmeye doyamadığım,
Son kez bakıyordun kahverengi harikalarınla,
Soluğumu kestin,
Elvedan kahredecekti, anladım o dakikalarda,
Sanki benliğimi sildin,
Ya Rab! Ölümü özlemek daha kolaydı!
Vakit içinde vakit,
Rüyalar dolanmış kalmış kıvrımlarıma,
Saatler; bir yarım, bir çeyrek, bir tamda.
Sükût ardına sükût dizdim,
Sofinin tesbihi namında...
Fakat yine de;
Katiller de anlaşır,
İki düşman soluk alır namlusundan silahların,
Bir masa, bir sandalye.
İki çocuk çimlerin boynunu,
Yüklüce masumiyetle büker.
Bir şiir okur büyük olan;
I
Müstevli;
Savunmasız bir kaleydim...
Surlarım o kirli bayrakları görecekti,
Çaresiz...
Turuncu aydınlıklar batıyordu, pencereden gözlerine yansıyan,
Yarı kapalı bir kapı gibi, uykuya hazırlanan,
Tutunamıyordu artık ışıklar, tüy gibi göz kapaklarıydı; tonlarca ağırlaşan,
Direniyordu Neden?
Gelgitler bir kapıyor bir aralıyor, geçiveremedi kendinden, tüm gerçeklikle vedalaşmadan.
Hızlı hızlı, soluk soluğa,
Vuruyor parmaklar, sızlanıyor notalar.
Duraklamalarda sigara içiyor,
Bazen işlemeli mendiliyle gözlerini siliyor.
Daha fazla olsun istiyorum bazı şeyler,
Daha fazla ısıtsın güneş tenimi.
Hep bu yüzden kışın açık havalı günlerinde,
En karanlık, en kasvetli montumu giyip,
En açık tonlu duvara yaslanıyorum.
Seviyorum da siyahı,
Köprüler var uzakta,
Akkor aydınlıklar...
Dimağımda
Mutluluk kırıntıları,
Kol düğmemde, uğur böcekleri...
Ulaşana kadar,
Durmamalıyım,
Rabbe.
Ve bulaşana kadar kanım,
Miskinlerin çiğnediği bir sokağa,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!