Boş gelenin boşa geçer ömürü
Kaygısızlar her bir köşe, dayandı
Unutunca aldıkları emiri
Hayatları bir tek fişe dayandı
Bin dört yüz elli üç; basıldı mühür
Bin dört yüz doksan beş yasıldı mühür
Abdülaziz dedi ‘nasıldı mühür?’
Bu suâli mürted taşa dayandı
Gaflet yorganını üstüne örten
Uykudan uyanmaz horoz öterken
Uyansalar bile der vakit erken
Halbuki yaş yetmiş beşe dayandı
Sütçü İmâm ateş bastı fitile
Kadın çocuk sabi ihtiyar ile
Düşmanları; işgâl altında bile
Memleketten kovmak hoşa dayandı
Doğan ölür gelen gider demişler
Çoban olan sürü güder demişler
Ahmaklar; zillete kader demişler
Gırtlağa zehirli şişe dayandı
Yedi deniz üzerinde seyreden
Barbasor Hayreddin değil mi deden?
Torun olamadın dedene neden?
Mil çekildi göze, kaşa değil mi?
Kâfirler yenilir Pehlivanıma
Görür bakan, tarihteki şanıma
Fermuar çekmişim hafakanıma
Mûcize Ebâbil kuşa dayandı
Şüheda dedem ismini tarihe
Fatih diye yazdı, yoktur tarife
Tenezzül edilmez dümbük herife
Zülkarneyden gelip Yuşâ dayandı
Hevâi hevesler kurunca tuzak
Basmadan geçmekse akıldan uzak
Şeytanın elinde binilen kızak
Akibette varıp boşa dayandı
İSLÂMİ; kaybolan, buldurulunca
Olmaz denen şeyler oldurulunca
Tayfalar içine doldurulunca
Sefinenin burnu başa dayandı
22 Muharrem 1440
02/10/2018 Salı
Kayıt Tarihi : 2.10.2018 20:08:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!