Doğumunun ihtilalin ayak sesleri olacağını bilmeden Karadeniz’in güzide şehri Samsun’da 1980 yılının Ocak ayının 22’sinde bir Salı günü saat 12:30’da açtı gözlerini dünyaya. İlk hatırladığı babasının onu caminin avlusunda bulduklarını söylediğiydi. Ve belki bu sözle birlikte öğrenmişti hüznü hayattan. Belki bu sözle birlikte ağlamayı, hangi yaşta olursa olsun.
Bir taşra hayatının sıradanlığında, kesme taşlar üstünde koşarak yaşarken çocukluğunu yeni tanıştığı ilkokul sıralarının tebeşir kokulu mutluluğunda tanıştı ölümün ve ayrılığın ...
Hayatın bütün yollarını düz bilirdim.
Lirik bir güz yorgunluğunda,
Yokuşlarda buldum kendimi.
Denize gidecektim. Yokuştu.
Dağa çıkacaktım. Yokuştu.
Altı mavidir toprağın,
Üstü ölüm.
Aynalara sürülmüş,
Bir deli zulüm.
Herkes sağır, dilsiz...
Herkes deli, kör...
Ateşin gölgesinde küllenen şarkılardı,
Darda bir kadın gibi çaresiz elleriyle.
Nedamet rüzgarına kapılmış çocukların,
Dilinde uçurtmalar uçan o gözleriyle…
Canlandı yedi veren, yedi tepeden öte.
Lades olmuş bir ömrün sonbaharıdır gece.
Gül dönmüşse aleme,
Utanır gibi dağlardan.
Denizler kan içinde
Ve yanmakta semalar.
Dağ vuslat ateşinden,
İki karanlık ışıktı yolumda duran.
Kalbimde heyecan,
İçimde yılan...
Ve Erzurum ayazı,
Halepçe çıkmazı,
Necef'in matemi içime vuran.
Ne vakit gelsen bana,
Yüreğimin başkentinde ağırlarım seni.
Sözlerin sükuta vardığı yerde başlarım söylemeye.
Yeşermemiş düşler alıp büyütürüm gözlerinde.
Aklımı firardan sorarlar.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!