Herkes öldü bak, sessiz kaldı
dünyaları,
Gecesi de bir günü de artık.
Ne güneş var gökte, ne yerde deniz;
Ne mavisi kalmış göğün ne sarısı.
Sabahın ilk ışıklarıydı;
Güneş bile üşenirken doğmaya,
Aklımdan çıkmayan gülüşün düştü soframa.
Buharı yüzüme yükselen çayımda gördüm
seni,
Bakarken gözlerimde.
Son sayfasındayım bu hikayenin.
Tek satır kızmadım sana.
Kırdım döktüm cümlelerimi,
Yumrukladım kelimelerimi ama
Çizemedim sana bir kötü harf.
Çok dokundu bana mürekkebi;
Gönlüne uzanan köprüm,
Yaş tahtaymış.
Bastım,
İlk adımda düştüm
En derin yerine yüreğinin.
Öyle bir an gelir ki,
Yüreği biter insanın;
Kırıp döktüğü masadan
Düşen kalem batar ayağına.
Yumrukladığı aynadan,
Doluşan cam...
Sahi adın neydi senin?
Hasret,
Aşk,
Sevgi,
Umut,
Yaşam...
Yıllardır uçup, daldan dala,
Durmadan arar çağırırdı hep,
Aşığıydım Guguk kuşunun:
Aşuğuna olan Maşuğuna.
Bulabildi mi bilemiyorum derken,
Dün yine duydum o yanık sesini...
Yüzyıllarca uğraştı insan,
Dumanı denedi,
Boru çaldı,
Ayna tuttu...
Ve aynı dilden konuştuğu,
Beklenen geldi hep sonunda.
Sevişmek istiyorum seninle,
Öpmek istiyorum sesinden.
Boynundan çıkmak istiyorum,
Saçlarının ucundaki salıncaklara.
Uzanmak istiyorum göğsünde,
Üstümde çocukluğumun çıplak kokusu.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!