Aslında o kadar da uzak değilim.
Burnum kırık, gözaltlarım mor
Her nedense mutlu da değilim
Neyime Yusuf’a, Muhammed’e komşu olmak
Ben sıratı yalnız da geçerim
Peki, öyleyse uyansana gaflet uykundan
Bazen öyle hatırlıyorum ki Allah’ı: toprak yarıl da al beni içine, diyorum.
Bazen de öyle unutuyorum ki yer yarılsa da içine girsem…
Bazen gidiyorum burnumun dikine cehenneme, adımlarım emin.
Bazen de cehennemin dibine gidiyorum, rüyalarım mühim.
Ben küçükken dünyaya alışmaktan korkardım.
Şimdi bakıyorum da popüler olmuş dünya.
Kışın ikindi vakti çıktığı zaman kızıl güneş,
Ay romantizminden bahsedenlerin alnını karışlardım.
Ezan okunurken cinler, şeytanlar kaçardı ben küçükken.
Bazı sabahlar öğlen olmazdı ben ne kadar uğraşsam da.
Ve biraz daha fiyakalı nefes almak için dışarıya çıktığımda,
Karşıma çıkan dilenci isteyince cebimdeki son günahı
Ne verebilirdim ona taze şiirden başka?
-Şiir öğütücek kadar delirmediği aşikârdı midesinin.
Gece, yastığın soğuk tarafına döner;
Gündüz, okulda sürünürdüm.
Gün geceyle başlardı belki, ama
Ben, gece de sürünürdüm.
Düşerdim batağına tez kızaran güllerin
Kaddafiyle oturuyoruz bir bahar günü arap elinde
Kan lekeleri zürafayı andırıyor, kum ise yari
Sormadan edemeyeceğim senin yarin var mıdır?
Amerika’ya karşı durmak elbette ki çetindir
Ya bir kız sevip delirmek daha ne içindir.
Ankara’nın kuşları başkaldırmıyor düzene.
Ve kornaya basıyorlar küfretmek yerine.
Domuzlar neyse de kuşlar neden yürüyor?
Benim yakınmam değil kuşların tavrı garip.
Bir kuşa sordum: yürüyorsun, neden?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!