Naif bir sonbahar gecesi edasında sevmiştim seni...
Rüzgar kokunu getirirdi,yüksek dağların kekik ve nanesi karışırdı içine...
Hayat buğulu bir yalnızlık kadar acıtsada içimi varlığın bütün zamansızlıklara meydan okurdu...
Geceleri bilirsin halimi,uykusuzluk sen olur sel olurdu gözlerimde.
Anlardın fakat söylemezdin vurmazdın hiçbir eksikliğimi yüzüme...
Erkek ağlamaz derdiler hep ...
Ve sen koşarken bu şehrin sokaklarında ben pusu atmıştım tüm köşe başlarına,başıma gelmesi en ihtimalsiz yorgun sabahlar yaşamıştım bu şehirde...
Yokluğun bir hançerin sıcaklığında yararken boş ellerimi...
Kârlı Erzurum üşütüyordu bedenimi...
Sensizlik kadar soğuk olmasada yinede canıma batıyordu gitmelerin...
Bu soğuk şehirde bir başıma kaldım uzun bir müddet gidemedim hiçbir yere ve kalamadım ne kendime ne bir başkasına...
Seni bensizliğe itiyorum artık
Ellerini tutan ellerim olmayacak artık
Seni bensizliğe mahkûm ediyorum
Çaresizliğin çıkmaz sokağında yaşayacaksın artık…
Seni kimsesizliğe bırakıyorum
Karşılıksız ve çıkarsız kalbur altı meyhane sokaklarında gezerken kahvehane köşelerinde çürüyen gençlik ve unutulmaya yüz tutmuş gerçekliklere başını çevirip yürümüyorsan aşka ve sevgiye inancın varsa bir nebze bile hayatı bir yerinden yakalamak istiyorsan...
Kadınına annene duyduğun saygıyı gösteriyor isen gurur duy kendinle...
Yoksa...
Yaptığın ve yapacağın şeylerin ne getirdiğini düşündüğün an hiçbirşey getirmeyeceğine göreceksin...
Esip geçen rüzgarlarmıydı yüreğimi sogutan yoksa vurup geçen aşklarmı bilemiyorum...
Artık inanamıyorum ne aşklara nede aşıklara.
Sevgisizliğin karanlığında geziyorum yolumu bilmeden.
Yoruldum artık yorgunum tutunamıyorum kimseye.
Vurgun yedim bütün aşklardan bütün karanlık sevgilerden.
Ne yapsam olmuyor ne sevebiliyor nede tutunabiliyorum.
Hayata yeni bir başlangıç yapmak istersinde engeller çıkarya...
Bazen bir düşünce engeller geri dönmen için...
bazen ise kader der çekilirsin
bazen biri düşer aklına hiç çıkmamasına kalbine...
bazen onun üzerine başka aşklar atarsın çıkmasın diye ama bir yerden patlak verir
bir Volkan gibi içini özüne akıta akıta gitmek zorundasındır ona
Gecenin kuytu bir köşesinde yalnızlığına ağlıyorsun eminim...
Gözyaşları sel olmuş ciğerlerine doğru inerken,nefes almak güçleşiyor ve sigarandan derin bir nefes çekip maziyi düşünüp geleceği düşlüyorsun.
Yaptığın onca iyiliğin faziletin tüm gerçekliğiyle yıkıldığını görmek acı versede hayatı bir yerinden yakalamak istiyorsun...
Eskiye dair ne varsa silip atmak kolay gelsede yaşanmışlıklar hoşuna gidiyor ve bir an gülümsüyorsun işte yalnızlık bu...
Hoş geldin yalnızlığım...
Sabahın ilk ışıklarını bekliyorum kara gecenin kasvetinden kurtulmak için
Gözlerinin hayalini kuruyorum gün yüzüyle seni bir kere daha görmek için
Kalbimin kapılarını kapalı tutuyorum tek anahtar sende olduğu için
Aşkımı sadece sana saklıyorum sadece sana taptığı için....
Geleceğin günün hayalini kuruyorum sadece seni yaşamak için
Yasakmışsın bana sen
Kadermişsin sen bana, benim seçtiğim
Fakat en büyük hatam olmuşsun sen
Yağmurların altında susuz kalmama vesileymişsin
Güllerin arasında bir dikenmişsin
Kalbime batmayı bekleyen
Mevsimler geç mi geldi bizim için
Yoksa biz mi erken yaşadık sevgilim
Kara kış çok mu sert geçti
Yoksa biz mi yağdırdık başımızdan karları
Fidanlarımız filizlenmeden kurudu be sevgilim
Bir çığ alıp götürdü tüm umutları,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!