Dal üstünde kırılgan serçe
Üzgün
Ürkek Ve ıslak
Anlaşılmaz bir hüzün
Ve acı
|
/Seni seviyorum dediğim vakit
Yüzünü korkular mesken tutmuştu zilan/...
Çok geçmeden
Sonbahardan kalmadır akşam
Bir ur kadar sancılı
Kireç yanığı düşlerimin
Cesetleri vuruyor
Kıyısına kancık akşamın
Kıskıvrak yakalanmış yaz
Avlularda uzun kış
Çürümüş ekşi ışık
Kayalıklarda çıplak
Halkalanmış engerek
// Ey tenhasında ürkütüldüğümüz gece
Bu sana bilmem kaçıncı tükürüşümüz//...
Hakkari'ye yayılınca barut kokulu geceler
Hızla boşalırdı sokaklar
Ekşi elma sırtında ay ışığı
Ve yalın ayaz
Ne kadar da sert
Üşümek bir yana
Kirinden
Arıtılmamış sesle
Yaprağa kalemini sürünce hüzünlü şâir
Dalgınlaşır lacivert akşama dokunan şiir
Kekik kokulu sokakların, ıslak avluların
Ve toprağın burnunda nemli nisan kokusu
Soysuz bir yalnızlığın hayal vaktindeyiz ikimiz
Kaybolmuşluğundaydız ışığın.
Yüzümüzün hançer çiziklerinde koyu karanlık
Terkedilmiş bir ayna misali çocukça ürküyoruz…
Ey(!) tan vakti kurduğum sancılı düşlerin kızı
Yıldızlar o kadar kalabalıktı ki uyuyamadım
Zaten pencerelerimede ay damlıyordu........
Ne yana dönersem ordaydı yüzün
Hep aynı yerdeydin
Hep aynı yerdeydim
Benim sevgilim bir ağustos çiçeğidir
Ve şeydalar ülkesinin yalnız çöl gelinciğidir
Tuhaf uğuldayan her rüzgâr sonrası
Dökülen kan yağmurlarında
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!