Serçeler uçuyordu serçeler
Munzur Dağı’nın üstünde
Munzur garip çoban
Şu Tunceli elinde
Anlatayım destanını
Bundan yüzyıllar önce
Munzur derler bir çoban
Yaşardı bir köyde
Munzur çobandı
Ağasının yanında
Güderdi sürüleri
Şu Munzur’un dağında
Ağası bir gün gitti
Çok uzak diyarlara
Canı helva istedi
Ayân oldu Munzur’a
Ağanın eşine dedi
Ağa ister helva
Şaşırdı hanım dedi
Helva ister Munzur galiba
Yaptı helvayı
Aldı helvayı Munzur
Götürdü ağasına hemen
Şaşırdı ağa bu ne sır
Helvayı aldı ağa
Munzur hemen kayboldu
Ağa şaşkınlıktan
Bir tuhaf oldu
Bir zaman sonra ağa
Döndü uzaklardan köyüne
Herkes karşıladı onu
Elinde bir armağan ile
Munzur’un bir şeyi yoktu
Koydu biraz sütü çanağa
Armağanım bu olsun dedi
Ben yoksulum bilir ağa
Döndü uzaklardan ağa
Karşıladı onu köylüler
Elini öpelim dediler ağanın
Ağa dedi ey yarenler
Evliya olan Munzur’dur
Onun elini öpün
Bende değil kerâmet
Odur Hak katında üstün
Ağa dedi ey canlar
Canım helva istemişti
Munzur ta buradan
Bana helva getirdi
Munzur’un elinde vardı süt çanağı
Koştular Munzur’un elini öpmeye
Munzur kaçtı onlardan
Sırrı anlaşıldı diye
Munzur kaçarken onlardan
Döküldü sütler yere
Sular fışkırdı
Yerden birdenbire
Munzur’un elindeki çanaktan
Sütler ki yere düştü
Her biri göze olup
Irmağa dönüştü
Sır oldu Munzur
Bilinmez gitti nereye
O günden beri Munzur Suyu dediler
Bu coşkun dereye
Derler ki o günden beri
Süt gibi beyaz akar Munzur Suyu
Ey erenler yazdım
Sen de dinle bu türküyü
Serçeler uçuyordu serçeler
Munzur Dağı’nın üstünde
Munzur garip çoban
Şu Tunceli elinde
Ay doğuyordu
Tunceli’nin göğünde
Munzur bakıyordu
Süt çanağı elinde
Pepuk kuşları ötüyordu
Karanlık gecelerde
Munzur dile geliyordu
Deyişlerde, hecelerde
Ana Fatma çiçeği
Açıyordu kırlarda
Sincaplar geziyordu
Meşe ağaçlarında
Bir ozan ağlıyordu
Keder oluyordu kalemi
Bitmedi onun derdi
Bitmedi elemi
Ben öksüzüm, ben garip
Ben çaresiz, ben yetim
Munzur Baba himmet eyle
Kapına geldim
25-26.01.2022
Kayıt Tarihi : 19.5.2022 01:06:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.