Tarhanlık doğuştandı,üstelik de mümtazdın.
Nüfus kayıtlarında Mümtaz Tarhan'dı adın.
Bazıları içinse babadan çok babaydın.
Belki kısaydı ama,adam gibi yaşadın.
Dinle sevdiğim, bu ayrılık saatidir.
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Devamını Oku
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
isim sahibinin isminin anlamını taşıdığına ve isminden etkilendiğine inanırım.
ben ismimi 1991 de değiştirdim mesela.
ismimi değiştirdikten sonra hayatımda daha fazla değişiklik olduğunu fark ettim . olumlu yönde yani.
ALLAH RAHMET EYLESİN ARKADAŞINIZA.
MEKANI CENNET OLSUN.
ÖNEMLİ OLAN NE KADAR ÇOK YAŞADIĞINIZ DEĞİL, NE KADAR VERİMLİ YAŞADIĞINIZDIR.
KISA BİR DÖRTLÜKLE ANLATILABİLECEK HERŞEY VURGULANMIŞ . TEBRİKLER.
***BABA MÜMTAZ’IN ARDINDAN***
Dün sabaha üzüntü verici bir haberle merhaba dedik ne yazık ki…Dört yıl süreyle fakültede aynı sıraları paylaştığım arkadaşım dostum Baba Mümtaz’ı kaybettiğimize hala inanamıyorum. Cenab-ı Allah taksiratını affetsin, gani gani rahmet eylesin, bizden yana hakkımız helal olsun. Çeyrek asra yaklaşan arkadaşlığımız, ilk tanıştığımız yıllarda olduğu gibi hep devam etti. Toroslar’ın bu asil evladının baba ocağı Adana-Kadirli’de olmakla birlikte İzmir’de çalışıyor, Menemen’de ikamet ediyordu. Ankara’da ikamet ettiğim yıllarda her Ankara’ya gelişinde mutlaka bana uğrar, öğrencilik yıllarından ve anılardan konuşur, şakalaşırdık ve kesinlikle kendisine şiir okurdum. Benim de yolum ne zaman Ege’ye düşse mutlaka kendisine uğrardım ve Günay’ı da yanımıza alıp yine eski anıları tazelerdik.
Hangi yıldı hatırlamıyorum, Mamak’ta öğretmenlik yapıyordum, bir günlüğüne izin alıp kardeşimin askerlik yemin töreni için ailece Manisa’ya gitmiştik.Törenden sonra Ankara’ya acil dönmem gerekiyordu ama oraya kadar varıp da Mümtaz’la Günay’ı görmeden dönmek olmazdı.Beraberimde eşim ve çocuklarım da olduğu halde Ankara yerine İzmir otobüsüne bindik ve -ver elini İzmir- dedi. Hasansağlam Öğretmenevinin denize nazır terasında dinlenirken telefon edip İzmir’de olduğumu söyledim, önce şaka yaptığımı zannetmişti. Aradan birkaç dakika geçmişti ki Günay ile birlikte Öğretmenvinin kapısından girdiler.”Biz burada olacağız sen önce Öğrnetmenevine geleceksin ha” dediler, eşyalarımızı kaptıkları gibi arabalarının bagajına yerleştirmeye başladılar.”Hele durun, çok yorgunuz, burada biraz dinleneceğiz” şeklindeki sözlerimi dikkate almadılar, dinlemediler.Arabaya bindiğimiz gibi Foça’ya doğru yol almaya başladık.Günay’ın Foça’daki denize nazır yazlığına yerleştik, sonra da deniz kenarında balık ve mangal keyfimiz. O, öğrencilik yıllarının doyumsuz anılarını paylaştık, şiirler okuduk.Hanımlarımız ve çocuklarımız da öyle bir sohbete ve muhabbete daldılar ki neredeyse kırk yıllık dost gibi oldular, oysa eşlerimiz ve çocuklarımız birbirleriyle ilk kez tanışıyorlardı.
Zaman zaman kendisini arardım, o da beni arardı, ordan buradan konuşurduk.Yaklaşık bir ay kadar önce kendisiyle son telefon görüşmemi yapmışım meğer.Geçen yıl bir pankreas ameliyatı geçirdi.”Allah’a şükür, atlattık iyim” diyordu.En son 18 Kasım 2006 günü Ankara’da fakülteden sınıf arkadaşlarımızla geleneksel yemeğimizde buluştuk. Mümtaz ile birlikte Ege’den gelen arkadaşlar sabah saatlerinde Ankara’ya inmişlerdi. Biraz dolaştıktan sonra dinlenmek ve bir şeyler içmek için Kızılay’da bir kafeteryaya oturmuşlardı.Ankara'da evdeydim, haberlerini alır almaz yerimden fırladım, halk otobüsüne atladığım gibi kendimi Kızılay’a attım ve oturdukları kafeteryanın kapısından içeri daldım.Bir anda beni karşılarında görünce nasıl şaşırmışlardı.Birbirimize doya doya sarıldık, sonra da Ankara turuna çıktık.Ankara kalesine çıktık, kaleden Başkenti seyrettik fotoğraflar çektik, hediyelik eşya ve takılar aldık.Mümtaz’ın yüzü biraz solgundu, anlaşılan hastalığın ve ameliyatın etkisi hala seziliyordu, bizden birkaç yaş küçük olmakla birlik yaşlanmış gibiydi, hepimizden daha yaşlı gözüküyordu.Ankara kalesinden kenti seyre dalmıştık ki her zman olduğu gibi bana döndü ve kendine özgü uslubu ile “şair hadi” dedi. Anladım ki şiir istiyor, hemen kaleden şehre baka baka tüm avazımla yüksek sesle Yahya Kemal’in “Sesiz Gemi” şiirini okudum.Birden yüzünün rengi değişir gibi oldu ve bana dönerek her zamanki hitap tarzıyla “Ulan oğlum nereden bulursun ölümlü, karamsar şiirleri, gençlik yıllarımızda okuduğun gibi okusana, zaten öleceğim diye korkuyorum, iki de bir ölümü hatırlatıp durma” dedi, hiç unutmuyorum.Ben de; “Oğlum, artık o günleri unut, anlıyorum sen Orhan Veli’den –Güzel Havalar yada Sereserpe- gibi şiirleri istiyorsun, ama ayaklarımız rıhtıma doğru gidiyor, sesiz gemiye binmek üzereyiz” gibi laflar etmiştim.Her ikimizi de Allah söyletti, hiç temenni etmemekle birlikte.
Biraz evvel en son Ankara buluşmamızdaki fotoğraflara baktım, Ankara kalesinde ve yemek programında kendisine şiir okurken çekilen fotoğraf gözelerime ilişti, insanoğlunun şu fotoğraf kadar ömrü yok ne yazıkki..Duygularımı dile getirmekte zorlanıyorum, sözcükler içimde ve dilimde düğüm düğüm..İşte, insanoğlunun hepimiz akıbeti bu, çok üzgünüm.Dün ve bugün Tufan hocamla ve diğer arkadaşlarla görüştük.Cenazesi İzmir’den doğum yeri ve baba ocağı olan Kadirli’ye götürüldü.Cenaze merasimine katılmak istedim ama Amasya’dan yetişme imkanım olmadı maalesef, ancak bazı arkadaşlarımız çeşitli illerden gelerek katıldıklarını bana bildirdiler, cenazenin götürülmesinden defnine kadarki aşamada arkadaşlarla devamlı telefon görüşmesi yaptık, aşama aşama bilgi aldım, hepsi üzüntülerini dile getirdiler, birbirimize taziyede bulunduk.Sevgili arkadaşım Mümtaz Tarhan’a bir kez daha rahmet diliyorum. Ailesine ve tüm arkadaşlarıma başsağlığı diliyorum. Cenab-ı Allah onu afetsin, ondan razı olsun, Onu hiç unutmayacağız…27/04/2007
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta