MUM SÖNDÜ HİKÂYEMİZ
İlk açılan kapımız ve kalpte ki son sızı,
Ne şeyh çadırı kaldı, nede tutsak Rum kızı
Mükemmel değildim ki… En güzeli sevmedim,
“Her şeye rağmen” sebep… Merakımdan gelmedim.
Ya kabul edecektim, mührün vardı her yerde
Ya dönüp gidecektim, kapanacaktı perde.
Galiba şaşkınlıktı, ya da pek yılgınlığım
Biraz macera ruhu, biraz da kırgınlığım.
Nasıl dönebilirdim; tazeyken yeminlerin,
Vebalinden korkarken, edilen yeminlerin!
Zehir edemezdim ki, nihayet geldileri
Tecrübe etmeliydim, beni çok sevdileri.
Bir çilekeş misali, giydim sabır gömleği,
Ya sadıksa diyerek, sundum kahır çömleği.
Kendimce mazeretim, kalkınca ellerinle,
Kovdum tüm hayalleri, lütufkâr yellerinle.
Bakarken her köşeden, benden önceki gözler
Bul belanı Kozanlı, fısıltı meçhul sözler.
Sımsıkı sardı beni, tatmadığım tatların.
Karşıda Sorsan Dağı, bitmiyordu “yat”ların.
Kulağımı kapadım, mantığımın sesine,
Vicdanımı bağladım, yakıcı nefesine.
Birer birer çoğaldı, senden emri vakiler
Şarabın cerbezesi, esrarengiz sakiler!
Gönüllü forsasıydım, yiyip, içip gezmenin
Pek mahir ustasıydın, zevk sunarak ezmenin.
Sıralanan şüpheler, bitirirdi denizi
Gayrı kıskanıyordum, kar’a seren Deniz'i.
Benim aynam olmuştun, şüpheler sıralarken,
Güya anlamıyordum, bana taç kiralarken.
Sergiledin sahilde, iskele de her yerde
Oyuncağın maskendim, mazinde ki her derde.
Bıyık altından güldü, önceki yiğitlerin,
Gözlerim neler gördü, devam ya da bitlerin.
Bağırarak uyanıp, hep çocuklar diyordum,
Oysaki her rüyada, mazine gidiyordum.
Gördüğüm gemiler de, bensizdi her kamara
Tavan, taban, duvarlar, kameraydı kamera.
Yatıyordu orada… Sessiz, lal, söz taşların
O servinin altında, sahteymiş gözyaşların
Sende anlamı yokmuş, Onca hatıraların
İhanete yorganmış, Bafa’da yosunların
Ören dönüşü elim, yılan soğukluğunda
“Bidanem” e bahanen, Deniz boğukluğunda.
Gümüşlük, Turgut Reis, Meteor çukurunda,
Ne kadar izin kalmış, kimlerin uçkurunda
Yalıkavak o tepe, dönüp duran martılar,
İlk ve son değilmişim… Sinir de kabartılar.
Eski tayfan gözünde, paraları bas bastım,
Senin kirli mazine, ayakaltı paspastım!
Öksürerek geçen o, komşunda çok şey vardı,
Oturmuş merdivene, bensiz neler yaşardı.
Ağzında ki sakızın, “Eşim” deyip, gülüşün,
Ellerimi tutarak, cilvelenip süzüşün,
Hani o ilk kavgamız, birkaç karalamaydı
“Defol git” haykırışın, bizi paralamaydı.
İstemiştim bir süre, belki düzelecekti,
Çekip gitseydim o gün, belki üzülecekti.
Bu inançla sabrettim… Tamamladık günleri,
Güya çok umutluyduk, aramadık dünleri.
Hırsız başı konağı, orda yuttun sakızı
Diyememiştin ona, sevdim bir hayırsızı.
Kaz dağları ardından, Eceabat gezisi,
“Sonra”ma toslamıştı, para olsa ezgisi.
Aramıza girmişti, hesap denilen bela,
Tam üç kere “Git” sözün, aşka selaydı sela.
Sonra, o başköşeden, kenara atılmamız,
“Bir evim vardır…” derken, açıktı satılmamız.
“Her Şeye rağmen sevdim” düsturunu tükettin,
“Gitmelisin, beklerim…” palavrası ürettin.
“Vedaları hiç sevmem”, deyişin bir vedaydı
Reis’le ayrılışım, ebedi bir vedaydı.
Yinede güzeldi be! Kalan tatlar damakta,
Ve Çiçek pansiyon da, “Saklı” da kaçamakta!
Onbir Eylül gecesi, gördüğüm kesin bitiş,
Gözler gözlerde sabit… “Yürek”ten sonsuz yitiş.
GÖZLER GÖZLERE ÇAKILI
Karşılıklı iki kişi
Biri erkek biri dişi
Üçüncüye düşen ancak
Vedasız çekmeli fişi!
Gözler gözlere takılı
Gözler gözlere çakılı
İki kıvılcım aşikâr
Biz ruhuna mum yakılı!
Ben öyle bir poz verseydim
Başkasına koz serseydim.
Neylerdin Yürek Yağmur’a?
Başkasına az değseydim.
Adanasız, 12.09.16 – 04.08 Y.Y
İKİ KUMRU
A.... S..... usta müthiş
Modeliyse daha müthiş
Kanat germiş Üstad Tayfun
İki kumru bu poz müthiş
12.9.2016 05:35
Namusun telafisi, ya ayrılık ya ölüm
Gözlerinde göz izi, ihanet, “Bize” gülüm.
Senli Eylüller gayrı, sensiz Eylül’e döndü,
Karanlığı severdim, içimdeki mum söndü.
Onbeş Eylül akşamı, hiç süre tanımadın
Çoktan bitmişti zaten, bana yabancı kadın.
Koca Dede gelirse, kov kapından acıma…
De; ihtiyar defol git! Oğlun değmez, tacıma! .
Ateş ile pervane, Mum Söner her şey biter
Ölür "YÜREK" yürekte, sen, ben, O "BİZ" i iter.
Yılgın Yağmur kader bu, hayatın kinayesi,
Anılarda kalmalı, Mum Söndü Hikâyesi.
Adanasız, 16.09.16 14.27 Yılgın Yağmur
…………
Kayıt Tarihi : 17.9.2016 03:49:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
GÖZLER GÖZLERE ÇAKILI Karşılıklı iki kişi Biri erkek biri dişi Üçüncüye düşen ancak Vedasız çekmeli fişi! Gözler gözlere takılı Gözler gözlere çakılı İki kıvılcım aşikâr Biz ruhuna mum yakılı! Ben öyle bir poz verseydim Başkasına koz serseydim. Neylerdin Yürek Yağmur’a? Başkasına az değseydim. Adanasız, 12.09.16 – 04.08 Y.Y İKİ KUMRU A.... S..... usta müthiş Modeliyse daha müthiş Kanat germiş Üstad Tayfun İki kumru bu poz müthiş 12.9.2016 05:35 Namusun telafisi, ya ayrılık ya ölüm Gözlerinde göz izi, ihanet, “Bize” gülüm. Senli Eylüller gayrı, sensiz Eylül’e döndü, Karanlığı severdim, içimdeki mum söndü. Onbeş Eylül akşamı, hiç süre tanımadın Çoktan bitmişti zaten, bana yabancı kadın. Yılgın Yağmur kader bu, hayatın kinayesi, Anılarda kalmalı, Mum Söndü Hikâyesi. Adanasız, 16.09.16 14.27 Y.Y. …………

Yaşanmış, bitmiş değil...
Sönen mum, gün olur yanar.. Yakar biri..
Tebrikler şiirlere, şaire..
TÜM YORUMLAR (1)