-M.Ali Balkır’a; o güzel miras için-
I
Kimseye emanet edemiyoruz kendimizi
Hangi evde oturmaya kalksak
atılan taşlarla kırılıyor camlarımız
Savaşalım diye cesaret şırıngalanıyor damarlarımıza
Düzenli bir asker yürüyüşünü başlatıyor
yanıtlayamadığım her soru.
Dönüp küfrediyorum.
Elektrik veriyorum gözlerime.
Kendime de inanmıyorum.
Belki/ anımsanan bir çiçek kokusu
belki bir sözün güzel hatırası
bir daha görülmesi kuşkulu insanlar
görücüye çıkmış bir kız
belki de her şey/ bu aldanışı değiştirecek bütün sofistler.
Bağışla. Suyun akışındayım. Geç kaldım.
Doğum sancıları başlıyor işte.
Eğer kız olursa ‘Töre’ diyorum
erkekse ‘Reşat Öğe.’ Sen de böyle isterdin.
Ben öyle duymuştum.
Hatta kulaklarıma inanamamıştım
ilk ‘seviyorum’ dediğimde
Denizi ilk gördüğümde sana çok yaklaştığımı anlamıştım
yüzünü ilkin gökyüzü sanıyordum…
Yemin olsun:
vahiylerim eskidi
ruhum güçsüz
kendime dokunduğumda ürperiyorum...
Adalılar kendi türkülerini seslendirecek sanırım
umarım öyle olur.
Umarım isimlerini çok değiştirmezler şehirlerin
evler aynı semtlerde barınır.
Dönüşümde kimilerini bulmak istiyorum
sana telefon edebilirim.
Yokuştan inerken sol tarafta bir ev, unutmadım
bir de balkonu var.
Şimdi bir bir hatırladığım
şimdi bir hücrede yalnız yaşadığım
İnsanlar
umarım çok değişmez, resimler hiç büyümez
Yeryüzünün ilk sözüyle süslenir vakitlerimiz
Sen de böyle isterdin.
ölüme yaklaştıkça
derdin:
Bir deli gömleği gibi asıyorum kendimi duvarlara
bedenimi bir sevgili mısrasıyla dağlıyorum durmadan
bakire orospular barınıyor her yanda
-kötülere hazırlıklıyım-
babamın vurulduğunu söylüyorlar
-dökülen bir nar tanesi gözlerim-
yeryüzü ağıt
yeryüzü ağıt
yeryüzü ağıt
doğunun son tanrısı da ölüyor böylece
denizlerden artakalan bir matem yayılıyor bedenime
avlulu evlerden eski bir mısra hatırlıyorum
bir şadırvanda su değiyor yüzüme
biliyorum/
sigorta primini ödeyemezsem
hastanelerden ilişkimi kesecekler
ihtiyar heyetinden karar çıkacak
daha çok vergilendirilmem için
gözlerim ve ruhum istimlak sahasında/ biliyorum
kimi sözler için çok erken, konuşmak çocukluk olacak
sahiplendiğim bütün masalları sokağa dökeceğim
sevdiklerim dahil
Talan edilecek iskeleler.
-Umarım öyle olur-
Denizler paylaşılacak.
Hicri takvimlerde gün ayrılacak ölümüm için
buna inan:
II
Yaşadığın her sevginin bir küçülme olduğunu anladın
Usul büyüdü
İren başkasıyla yatıyor
Sevgili Arınç’tan haber yok
çiçeklerin yeşermesi, suyun hüznü, bir kudümün uzak sesi
anlamını bilmediğin bir mektubun elçiliği
Senden öte bir zaman
şarkılar söyle
kendine inan
Senden öte bir zaman
şarkılar söyle
kendine inan
Söylediklerinin hiçbirine kanıt göstermek zorunda değilsin
senden olmayan her şey dosyandan çıkartılmalı
bir ihtiyaç bütün bunlar, biliyorsun: düşünmek ve inanmak
gecenin bir yerinde sefer hazırlıklarının başlaması
bir kızın vakti gelince beyaz bir giysiyi özlemesi
vitrinlerde sergilenen sünnetli çocuk artıkları
mezara secdeyle hazırlanan bir büyükbaba
bir ihtiyaç bütün bunlar, biliyorsun: İren başkasıyla yatıyor.
İstesen de yerinden oynamıyor sokaklar
-bunu yeni öğrendin-
insanlar değişiyor ama
Şiir olmayan her şey geri dönüyor
kayıtlı olduğun dernekler kayyumların emrinde
günah çıkartmalısın, her şeyi unutup günah çıkartmalısın
bütün tanrılar bunu istiyor: inan ve kıbleye dön
taksitle alış-veriş yap, mutlaka bir işin olsun
buna inan: şiir olmayan her şey terk ediyor seni…
Yaşadığın hiçbir sevgiye tanık bulamayınca
kırılmış bir aynaya benziyor gözlerin
tabutunu taşıyan üç kişiden ikisi geri dönüyor, biri seninle
bunu biliyorsun:
söylediklerinin hiçbirine kanıt göstermek zorunda değilsin
-sana yürekten inanıyorum-
III
Dün gece büyük bir ateş yaktım düşümde
şehir tümüyle yandı, İskenderiye’de kül, yangın ihbarları
yıllarca bir tasta özenle biriktirdiğim gözyaşlarım buharlaştı
söylediklerime kalem kırdılar/ sanırım
ihanet içindeyim/ biliyorum
intiharla başlatıyorum adımın ilk harfini
nicedir kurtulamadığım bir tuzakta yuvalanıyorum
oylamalara katılmam hiçbir şeyi değiştirmeyecek
geçeceğim yollara barikat kuruyorlar
çocuklara piyade tüfeği dağıtılıyor beni vurmaları için…
Odamın duvarına bir aşk şarkısı astım uyandığımda
Sevgilimin resmini bir çerçeveye yerleştirdim
Aynada gözlerimi inceledim, çıkık elmacık kemikleri/ sonra
avurtlarım çökmüş, dişlerimde çürükler, aykırı bir bıyık
yaşadığım yılların topografyası bir yüz
ihanet içindeyim/ biliyorum
‘intihar’ sözünün ekliyorum adımın olduğu her yere
Üzerime topulu bir hücrede her şey yeniden başlıyor işte!
Bütün evler suskunlaşıyor: bir ölüm feryadı sonra.
Bir yolcunun buruk el sallayışı...
Profilini suya saplayan mavnanın sesi...
Haremde kendinden gizlenen halayık...
Hayatın bir çiçekte, bir şiirde, bir anıda ışıması...
Bir yolcunun buruk el sallayışı…
Bütün evler suskunlaşıyor: bir ölüm feryadı sonra.
Üzerime tapulu bir hücrede her şey yeniden başlıyor.
Kimsenin bilmediği bir “veda” sözcüğünü ekliyorum
adımın olduğu her yere
Kayıt Tarihi : 2.9.2015 18:21:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Sedat Şanver](https://www.antoloji.com/i/siir/2015/09/02/mulkiyet-6.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!