Mukaddes Aşkın Bilgeliği - Garib Çoban

Engin Demirci
937

ŞİİR


61

TAKİPÇİ

Mukaddes Aşkın Bilgeliği - Garib Çoban


Mukaddes Aşkın Bilgeliği - Garib Çoban

Çok gördük kendimize sevmeyi

Sahip olduğumuz tek şey burada ve şimdidir.
Ve tatmin edici bir hayat yaşamak için ihtiyacımız olan tek şey budur.
Hiç kimse, içinde barınan karanlığın içinde boğulmadan, kendi ışığını kucaklayamaz. Sözlerimize meydan okuyacak, zamanlarımızı birleştirecek mükemmelliği hepimiz sessizliklerimizde arıyoruz.
Bakire olmayı arzulayan düşünce asla karanlık tarafın uçurumlarından uzakta parlamayacaktır.

Bir kelimenin zerafeti!

Gizli uyandırdığı duygu, tatlı koruduğu yakınlık.
Askıya alınmış bir okşamayla bir düşüncenin romantikliğini uyandırır.
Utangaçtır, çoğu zaman alçakgönüllülüğünden korkudan saklanır!..
Çıplak bir söze güven vermemiz, onu okşamalarla örtmemiz gereken her şey inceliktir.
O kadar kırılgandır ki!..
Beni böyle sev!..
Olduğum gibi ve olduğum gibi.
Bazen bütün, bazen kırık, bazen kız, bazen kadın, bazen tatlı, bazen acı.
Beni sev!..
Ama derinden sev diyor büyük bedenlerin içindeki çocuk.

Umut, her tarafı gıcırdayan şu eski tekne gibidir.
Zayıfladığında bile, seni bu güneşli yerlere, neşe ve iyiliklere ulaştırmak için fırtınalı denizlere, azaplara ve dertlere göğüs gerebilecektir.
Çıplak bir sözün hakikati karşısındaki zayıflığını nasıl güvence altına alabiliriz?..
Anılar terk edilmiş, başıboş köpekler gibidir, etrafımızı sararlar, bize bakarlar, soluk soluğa, ulurlar, aya bakarlar.
Onları korkutup kaçırmak istiyorsunuz.
Ama gitmiyorlar, açgözlülükle elinizi yalıyorlar, arkanızı döndüğünüzde ise sizi ısırıyorlar.

Acı gerçektir!..

Sararmış yapraklar arasında sararmamış insan.
Kimse bana kederin korkuya çok benzediğini söylemedi.
Korkmuyorum.
Ama sanki korkuyormuşum gibi bir his var. Aynı mide bulantısı, aynı huzursuzluk...
Evin boş olduğu anlardan korkuyorum.
Daha da kötüsü, kötülük tarafından ayartılıyor.
Tanrı'ya inanmayı bırakma tehlikesiyle karşı karşıya değilim.
Asıl tehlike O'nun hakkında böylesine korkunç şeylere inanmaya başlamaktır.
Korktuğum sonuç, Tanrı yoktur değil.
Demek Tanrı gerçekte böyledir.
Gerçek tehdit üzüntü değil çaresizliktir.

Her şey öldükten sonra kalan her şeysin

Onun yazıları ruhundaki korkunun, öfkenin ve ıstırabın yansımasıydı.
Acısını hedonizmle dindirmedi.
Ayrıca duygularını da bastırmadı.
Bunları yalnızca Tanrı'ya haykırdı.
Bu neredeyse sapkınlık gibi geliyor.
Tanrıyı adaletsizlikle suçlamak.
Ama ağıt şifadır.
Evvelden vâr idim, güya nedendir şimdi kayboldum.
Yalnızca ruhunuzun acılarına bakarak onları hafifletebilirsiniz.
Sadece öfkenizi kabul ederek onu serbest bırakabilirsiniz.

Seni bulacağım ve seni seçeceğim

Seni sevmeden bir gün geçirmedim.
Kalbim bir başkasına ait olamayacak kadar seninle dolu.
Seni seviyorum ve hayatımın son gününe kadar da seveceğim.
Sana sarılmadan bir gece geçirmedim.
Onu sadece dokunarak ya da kokusundan tanırdım.
Eğer kör olsaydım onu ​​sadece nefes alışından ve yeri döven ayak seslerinden tanırdım.
Seni düşünüyorum.
Ah!..
Eğer kalbimi okuyabilseydin, seni koyduğum yeri görürdün!..
Ve içimde bir gelgit gibi yükseliyor.
Hayata doğduğumuz gün ilk kez.
Sevmek için doğduğumuz gün ikinci kez doğarız.
Seni varlığımın tüm derinliğiyle seviyorum.
Beni hayatımın ruhundan uzaklaştıran.
Şeref ve hırsa küfretmeden bir bardak çay içmedim.

Şu sinemin varlığı sırdır

İnsan suçlamaları bir isyan değil, bir yardım çığlığıydı.
Sonunda çektiği acıların kendisini soldurduğunu yazdı:
İnancım iskambil kağıtlarından yapılmış bir evdi.
Tanrı'nın bana bunu anlamasını sağlamanın tek yolu onu yıkmaktı.
Bu acı onu bu sonuca götürdü.
Aşk ne kadar büyük olursa acı da o kadar büyük olur.
İnsanın acı sorununa cevabıdır.
Karısını derinden sevdiği için bunun onu derinden üzdüğünü fark etti.
Yani aşkın bedeli kalp kırıklığıdır.
Ama ödemeye değer bir bedeldir.

Köle olmayacağım

Acı çekmeden aşkı anlamak mümkün değil.
Örneğin, ailenizi sevmek eninde sonunda kalp kırıklığı yaşamanıza yol açacaktır.
Sevdiğiniz herkes ölecektir.
Ama ağlamak hiç sevmemiş olmaktan iyidir
Dolu dolu yaşamak için aşk adına acı çekme cesaretine sahip olmalısınız.
İnsanın durumu da böyleydi.
Çektiği acılar sonuçta inancını derinleştirdi ve yaşamın güzelliğini görmesine yardımcı oldu.
Acı çekmek bedeninizi kırabilir.
Ama sevme cesaretini bulursanız o zaman ruhunuzu yüceltebilir.
Hepimiz birilerinin kayan yıldızıyız.
Onların en tekrarlanan arzuları, en ısrarcı düşünceleriyiz.

Karanlığı geçelim

Bu hayatta acı kaçınılmazdır ve ben çok acı çektim, artık acı çekmekten özgürleşme taraftarıyım
Özgürlük olanın özgürlüğe ihtiyacı yok ki.
Acı çekeni benimseyenin de kurtulası yok.
Amma var olduğunuz ve acı çekmekten kaçınmak için şu veya bu şekilde davranabileceğiniz.
Bu veya diğer koşulların ortaya çıkmasının faydalı olacağı fikri yok mu.
İşte bu, acı çeken kişiyi yaratan, tek başına budur.
Heyhat ki gizli hazinemiz, gerçekliğin bu versiyonuna da imkan tanır.
Ne yani çok şey mi istiyorum.
Mutlu olmayı istemek acı çekmek midir?..
Elbette öyle...
Mutlu bir insan bile mutluluğu için mücadele etmek zorundadır.
Zira her zaman mutsuzluk olasılığı vardır öyle değil mi?..
Yalnızca bu bile mutluluğu yeniden mutsuz ediyor.
Zorunlu kaldığında öğrenirsin.

Neydi o giden

İş bir çıkış yolu bulmaya geldiğinde, merhamet etmeden öğrenirsin.
Mutlu olan bir kişi olduğu sürece mutsuz olan biri de olacaktır.
Zıddını da zuhura getirmeden ikili birli bu dünya perdesinde bir şey görünmez.
Aynı kişi içinde acı çekmeyen biri olduğu sürece acı çeken biri de vardır.
Hiçbir kişi bu döngüden kaçamaz.
Mümkün olan tek şey, ilahi kaza denilen şeydir!..
Zamanın içinde olan hiç kimsenin olmadığının doğrudan farkındalığı.
Sadece çok az kişi bu hayatı özlerini ortaya çıkarmak.
Ve ruhlarını geliştirmek için kullanmakla ilgileniyor.

Hepi ve hiçi put insan

Kalbi kırıklar içimizdeki en cesur kimselerdir.
Zira sevmeye cüret etmişlerdir.
Birçoğu geldikleri gibi ölüyor.
Sadece var olan, bozulan, yaşlanan, solan bir bedenle; ruhunuzu neşelendirmeyi.
Ve güzelleştirmeyi öğrenin, güzelce sevin, yaşayın.
Kişinin zihni dışında zaman diye bir şey yoktur.
Ve sizin olduğunuz şey, herhangi bir zaman ve mekan fikrinden önce gelir.
Hatta herhangi bir şey hakkında herhangi bir fikirden önce.
Peki bu konuda yapabileceğim hiçbir şey yok mu?..

Hiçbir şey yapmana gerek yok!

Zaman ve mekânda onun için yapılan hiçbir şey ona dokunamaz.
Zaman ve mekanda yapılan hiçbir şey, seni sen yapamaz.
Zaten olduğun şey olmak için zamanla ne yapabilirsin?..
Ne yapsan, komik oluyorsun.
Çok basit değil mi?..
Sizin olduğunuz şey, basitçe algılayabildiği, tanıyabildiği hiçbir şey olamayacağının farkındadır.
Bu çok basit bir şey aslında!..
Algıladığın şey sen olamazsın.
Çünkü sen o algıma eyleminden önce ve sonra da orda hazır bulunmak durumundasın.
Ben olan Ben'in algısı içinde zaman, mekan ve kişisel dünyalar beliriyor.

İçimden sevindim

Onu aradığınızda bulamazsınız; beklemediğimiz bir anda yanımıza geliyor.
Kışı sevelim.
Çünkü o yaratanın baharıdır.
Ama siz kendiniz asla bunların bir parçası değilsiniz.
Dünya yansa içinde bir çaputum yok derken.
Filmde yangın çıksa sinema perdesi yanmaz demiyor muyuz aslında.
Yeniden başlamaktan korkmayın!..
Yeni hikayenizi daha çok beğenebilirsiniz.
Bu uykudaki birinin rüya gördüğü!.
Ama gördüğü rüyanın rüya olduğunu fark edemediği sürece ciddi ciddi rüyada acı çekmesi gibidir.

İbrahim, gönlümü put sanıp da kıran kim?..
Kendini gizlemiş olması erdem olarak ona yeter.
Ey aşkın sahibi, savrulan yapraklarda, yol gösterip güç katıyor rûhuma seni hatırlamak için ikimiz kalbi bir oluyor.
Ey garib, bu dünyadan göçmeden bir kerecik sevmek çok değil, vesselam.
(Yed - Gönül ile Göz Ucu Sohbetleri Albümü)


Engin Demirci
Kayıt Tarihi : 17.11.2024 18:31:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Dünyada en huzursuz kimse gönlünde haset ve kin tutandır. (İmâm-ı Şâfîi k.s)

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Mustafa Bay
    Mustafa Bay

    O haset ve kinin panzehiri de sevmektir,
    Sadece sevmek...

    Ama o sevgiyi haketmek de gerekir..

    Tebrikler Engin Bey...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)