Mühürlenmiş bir erbain çıkmazı

Derin mi derin
Alçak bir sesle tenimi dövüşlerin
Bitsin
Artık bitsin
Beyaz tülbentler sarmış taşralar gibi
Gizlenme ayak izlerimin ardına, bitkin

Dürüstlüğünden şüphen mi var sokakların
Rüzgarın çarptığı çitlerin kımıldanışına
Şüphen mi var, söyle
Her akşama düşen tozumalarına oysa
İçimdeki ağarmaya çalgısız, sahte ezgilerin
Taşkınlıklarıma yıkanmış bir bedel mi yoksa söyle
Tek istediğin

Ürkek bir zamanın üşümüşü bir beden üstümdeki
Ve yüzüme dökülen o kurumdan, isli korkular
Gülüşleri olmayan çocukların akan burunlarının salgısı
Kara bir çıplaklık
Ve
Sefilce yeminler
İşte
Kandığım tüm vaadler
Hepsi
Ama hepsi
Değil mi
Cehennemi pisliklerin kuduzluklarında
Hummalı bir konvoya taşıdığım ateşler

Belki diyeceksin
Bırak gitsin
Belki de
Ve kendince
Susuzluğu, suskunluğu telkin edeceksin
Yine de varoşlarıma çarpan açlıkları var
İçimde
Bir çocuğun koca bir şehri çalışı var
Hatta
Ana ana diye
Bıçak kesişlerinde yutkunuşları var
Tüm edepsizliklerimin

Gergin halkalar geçirilmiş yalvarışlarıma
Bildiğim tüm yanıtlarım kırılgan
Yönüm maverasına yakışıksız sürtünüşlerin çıtkırıldımıyken
Aklım mühürlenmiş bir erbain çıkmazına koyuvermiş kendini
Çıplak tütsülenmeleri de yetmiyor ısıtmaya bedenimi
Kendimi kandırışlarımın

Yetmiyor dağvari günahlarıma set çekmeye
Yürek artığı, sakil hıçkırıklarım
Oysa değil
Değil kaçışlarım geceme
Bir ebediyetin girdabına
Bir dönüşsüzlüğe
Küle dönüşlere
Aklıma çevrili tüm namlulara mağlubiyetlere
Sonuna ayrık kaybedişlerim

Nihayetinde
Daralmayacak mı vakitler
Hazin
Haşin
Çirkin bir yazıta kalmanın yüzleşmesinde
Bir geçidin ayaz rüzgarlarından koparılıp
Solundan verilirse kitabım hele
Keşkelerle
Mecbur ikametlere
Çevrilir yönüm bitmezliklere
Çevrilir yoksa Allah korusun
Cehennemi bir iklime