Mühür Şiiri - Ali Günvar

Ali Günvar
5

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Mühür

Ve baktım.

Ve şehrayinli gece lalelerinde

Dokundu lain halıları nifak mescitlerinin.

Ve ezildi matta ve yuhanna ve markos ve luka

Kanayat ihanetlerinin ölgün şafağında.

Ve silindim ve dirildim

Çığlığıyla tüyleri ağartan

Bir sabahın haşyetine.

Lakin yedinci günün esrik ışıklarında

Artık salınan ben değildim

Gümüş kalyonlarıyla simin sularımın...

Ve baktım

Ve beğendim

Ve mühürledim

Görünce işlediklerimi...

Ali Günvar
Kayıt Tarihi : 10.3.2013 01:35:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Serdal Sinan Turgut
    Serdal Sinan Turgut

    Yüreğinize saglik

    Cevap Yaz
  • Hanım Gemiciüzel
    Hanım Gemiciüzel

    yürek kaleme saygılar tebriklerimle tam puan listemde üstadım kutlarım günün şiirini

    Cevap Yaz
  • Hikmet Çiftçi
    Hikmet Çiftçi

    ŞAİRİ VE ŞİİRİ ANLAMAK İÇİN:

    Yazanın hayat ve şiir hakkındaki görüşlerini bilmemiz gerekir.
    Zeki Dursun’un Ali Günvar ile yaptığı söyleşiden hayat ve şiir hakkındaki düşüncelerinden bir kısmını alıntı olarak vereceğim.

    ***

    “Toplumcu gerçekçi” yerine “Sosyalist gerçekçilik”
    Şiir yazmaya başladığınızda şiirdeki toplumcu gerçekçi(!) anlayış sizi ne kadar etkiledi?

    “Toplumcu gerçekçi” anlayış aslında kocaman bir balondur. Nitekim sonunda da patlamıştır. Şimdi bu garabeti savunmak Özdemir İnce fasilesinden birkaç müteşaire kalmıştır. “Toplumcu gerçekçi” nitelemesi başlı başına çelişkilerle dolu bir tanımdır aslında. O nedenle belki de hapse atılma korkusuyla uydurulmuş bu saçma sapan deyimi kullanmayıp adam gibi “sosyalist gerçekçilik” terimini kullanmak sanırım daha doğru ve anlamlı olacaktır.
    “Sosyalist gerçekçilik” ise, çok net olarak, Marksist sınıf analizlerinin getirdiği siyasal bakış açısını esas alarak edebiyata bakmak ve bu ideoloji doğrultusunda edebî değerlendirmeler yapmak anlamına gelir ki bazı ufuklar açmış olsa da nihayetinde son derece sınırlayıcı bir etkisi de gözlenmiş olan bir akımdır bu.”
    *
    “Şiir çözüm sunan bir eylem midir?”

    “Şiir sebep sonuç ilişkilerinin alanında bir faaliyet değildir. Salt bu nedenle çözümler sunması mümkün değildir. Ancak, oluşturduğu mekândan çok farklı perspektifler ve görünümler verebilmesi hasebiyle insan zihninde çözüme ulaştırıcı hareketlenmeleri tetikleyebilme gücüne sahiptir. Bu anlamda, şiirdeki mekân ve o mekândan evrene açılan pencereler çok önemlidir. Oysa sosyalist gerçekçiler şiiri -daha da genelde edebiyatı- böyle bir alan sanarak bu alandan propaganda yoluyla yararlanmak istemişlerdir.

    Hele şiir için bu çok daha açık ve belirgin bir niteliktir. Zira aslolan dilin kodlarıdır. Bu kodlardan hareketle dil, bir iletişim olması hasebiyle, kendi mitoslarını oluşturur. Ve bu mitosların kurgulanmasından oluşan mesajlar ile iletişim sağlanabilir.”
    *
    “Şiirde metafizik öğretiyi nasıl konumlandırıyorsunuz? Metafizik öğreti tamlamasıyla dini ve tasavvufu, bir diğer deyişle, manevî yolu mu kastediyorsunuz?”

    “Eğer öyleyse öğreti, -malum- doktrin kelimesinin karşılığıdır. Manevî yolun metafizik (fizik ötesi) olma özelliği vardır ama bu onun özelliklerinden yalnızca biridir. Zira manevî yolda olan kimseler için “maddî olan da manevîdir”. Şiir ise manevî yolculuğun dışavurumlarından biridir.
    Özellikle, örneğin Muhyiddin-i Arabî’nin yazılarında kritik noktalarda kapsayıcı ve açıklayıcı beyitlerle karşılaşırsınız. Bu beyitler kalbinizi ve zihninizi, konu hakkında, birden bire aydınlatıverirler ve -daha önce bir başka yazımda da belirtmiş olduğum- hidayet anı gerçekleşiverir. (Burada hidayet kelimesini Arapçadaki “huda – gün içinde eşyanın gölgesinin olmadığı tam aydınlanma hali” anlamıyla kullandığımı belirtmeliyim.) Kuran-ı Kerimin de inzal olduğu dönemde, (“inzal” kelimesi Arapçada aynı zamanda “dölleme” anlamına gelir) şiirin çok gelişkin olduğu Mekke civarında, şiir gibi algılanması ve Kur’an’a karşı şairlerle bir muhalefet oluşturulması için gösterilen çabalar rastlantısal değildir.
    Zira şiir beşer şuurunun döllenmesidir aslında. Ve bu zaviyeden bakıldığında, konunun doktrin algılamasının çok ötesinde olduğu aşikârdır.”

    ***
    İNANÇ BAKIMINDAN:
    Şimdi bu felsefesiyle hayata bakan, “SOSYALİST GERÇEKÇİLİK” İSE, ÇOK NET OLARAK, MARKSİST SINIF ANALİZLERİNİN GETİRDİĞİ SİYASAL BAKIŞ AÇISINI ESAS ALARAK EDEBİYATA BAKMAK…” şeklinde değerlendiren bir anlayıştan, inanç noktasında Marks’ın bakışından farklı bir inanç anlayışı ve iman düşüncesi beklemek olası değildir.
    Fazla söze de gerek yok…
    *
    ŞİİR HAKKINDA DA:
    “Hele şiir için bu çok daha açık ve belirgin bir niteliktir. Zira aslolan dilin kodlarıdır. Bu kodlardan hareketle dil, bir iletişim olması hasebiyle, kendi mitoslarını oluşturur. Ve bu mitosların kurgulanmasından oluşan mesajlar ile iletişim sağlanabilir.”

    Şair, kendine göre dilin kodlarıyla ve kodlamalarıyla “sosyalist gerçekçilik” arasında bir bağ kurarak, düşünce ve inanç anlayışının kalıplarını kırarak, yeni ufuklara, yeni bakışlara yol vermeyi, düşündürmeyi hedeflemektedir.

    KELİMELERİN DİLİ:
    “Zira manevî yolda olan kimseler için “maddî olan da manevîdir”. Şiir ise manevî yolculuğun dışavurumlarından biridir.
    Özellikle, örneğin Muhyiddin-i Arabî’nin yazılarında kritik noktalarda kapsayıcı ve açıklayıcı beyitlerle karşılaşırsınız. Bu beyitler kalbinizi ve zihninizi, konu hakkında, birden bire aydınlatıverirler ve -daha önce bir başka yazımda da belirtmiş olduğum- hidayet anı gerçekleşiverir. (Burada hidayet kelimesini Arapçadaki “huda – gün içinde eşyanın gölgesinin olmadığı tam aydınlanma hali” anlamıyla kullandığımı belirtmeliyim.)
    Kuran-ı Kerimin de inzal olduğu dönemde, (“inzal” kelimesi Arapçada aynı zamanda “dölleme” anlamına gelir) şiirin çok gelişkin olduğu Mekke civarında, şiir gibi algılanması ve KUR’AN’A KARŞI ŞAİRLERLE BİR MUHALEFET OLUŞTURULMASI İÇİN GÖSTERİLEN ÇABALAR RASTLANTISAL DEĞİLDİR.”
    *
    Burada dikkat edilmesi gereken kelimeleri hangi anlamlarda kullandığıdır.
    HUDA: gün içinde eşyanın gölgesinin olmadığı tam aydınlanma hali” anlamıyla kullandığımı belirtmeliyim.
    İNZAL: Arapçada aynı zamanda “DÖLLEME” anlamına gelir.

    ***
    Değerli Altay Tigin.
    Anlamamakta çok haklısınız.
    Her ne kadar bizdeki şairler, yazarlar “ateist” olsalar bile bunu kolay kolay açık etmek istemezler. Sosyalist anlayışta halkla, işçi sınıfıyla bütünleşme ve onun gibi görünerek onları aydınlatma, Marksist felsefe ile aydınlatma anlayışı esas olmalıdır.
    Halkın içine girmeden, halk gibi olmadan ve onlar gibi görünmeden bunu başarmak hayalden öte geçmez.
    İşte bu söyleşini temelinde de bunu dile getirmekte Ali Günvar…

    Yine yazanın ifadesiyle:
    “Kuran-ı Kerimin de inzal olduğu dönemde, (“inzal” kelimesi Arapçada aynı zamanda “dölleme” anlamına gelir) şiirin çok gelişkin olduğu Mekke civarında, şiir gibi algılanması ve KUR’AN’A KARŞI ŞAİRLERLE BİR MUHALEFET OLUŞTURULMASI İÇİN GÖSTERİLEN ÇABALAR RASTLANTISAL DEĞİLDİR.”

    Kurna karşı oluşturulan muhalefet raslantı değildir, diyorlar.
    Burada da inaç anlayışının hangi noktalarda olduğunu sanırım anlamamak işten bile değil.
    “DİN AFYONDUR” düşüncesi temel düşünce ise böylesi bir bakış ta kendine göre, sosyalist bakışa göre normaldir…

    Şiirden:

    “Ve şehrayinli gece lalelerinde
    Dokundu lain halıları nifak mescitlerinin.”
    Her şey kendi döngüsünün, varlığının şehvetli mutluluğunu, hazzını, zevkini doyumsuzca yaşarken ve her şey kendi özünde çoğalırken…
    İlahileştirilen var oluş anlayışı nifak’ını anlaşılmazlığını, ara bozuculuğunu, iki yüzlülüğünü ve sahtekarlığını lanetlenmiş halılarında ortaya koydu. Bu yüzden de Kurana karşı o denem şairleri muhalefet oluşturmadılar mı?

    “Ve ezildi matta ve yuhanna ve markos ve luka
    Kanayat ihanetlerinin ölgün şafağında.”

    Şuhların, haspaların, bilmem ne düşkünlerinin ihanetleri(!) arzularının esiri olmalarıyla İncil de ezildi, yok oldu, sosyalist gerçekçilikte…
    Yazan böyle bir algı uyandırmaya çalışıyor İlahi dinler hakkında.
    Geriye ne kalıyor?
    “SOSYALİST GERÇEKLİK”

    Her şey siliniyor belleğinde, beyninde…
    Yeni çığlıkla, yeniden doğuş…
    Neye?
    Yeni bir dünya görüşüne…

    Yedi gün…
    Yedinci gün…
    İlahi dinlerde dünyanın yaratılışı anlatılmıştır.
    Allah, 7. günde dünyaya ve yarattıklarına bakar ve güzel şeyler yarattığını görür.
    Hayat budur, yaratılışın sırrı budur, dercesine son sözünü de söylemiş olur.

    İnsanlar da inançları gereği buna “sözün bittiği yer” anlayışı ve hayatın mühürlenişi anlayışı ile bakarlar.
    Gerçekten de Yaratıcı kainata ve dünyaya mührünü basmıştır.

    İşte bu noktada, yazara göre şiir; düşünsel hayatın, kelimelere yüklenen şifreleriyle adeta yöniden “DÖLLENMESİ”dir.

    Yani kafalarda yeni soru işaretleri ve acabalar oluşturarak yaratılışın sırlarını yeniden bulmaya ve anlamaya çalışmak…
    “Sosyalist gerçekçilikle”

    ALTAY TİGİN KARDEŞİM!..
    OKUDUN MU ?
    ANLADIN MI?

    Sevgi ve saygılarımla..

    Not: Şimdi benim bu açıklamamı okuyan bazı arkadaşlar(!) gidip sayfamdaki yazılarıma ve şiirlerime PUAN olarak birer (1 : bir) vermeyi ihmal etmeyeceklerdir.
    Versinler bakalım…

    Hikmet Çiftçi
    16 Mart 2013

    “GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ”

    Cevap Yaz
  • Hikmet Çiftçi
    Hikmet Çiftçi

    ALİ GÜNVAR
    ENZAN

    YEDİ İKLİM

    Bu yazarın eseri.

    KİTAP ADINA - ENZAN - DİKKATİNİZİ ÇEKİYORUM...

    Cevap Yaz
  • Nazır Çiftçi
    Nazır Çiftçi

    Yaratılan canlı ve cansız varlıklara bakın ve görün Her biri diğer bir varlıkla etkileşim halindedir veya birlikte yaşayabilme şansı aramaktadırlar.'' Mühür '' başlığı tek bir mısrada uyum içinde.Diğer mısralarda yok gibi. Şehrayinli gece lalelerinde... Zira O mühür ki Sadece Allah' mahsustur. Diğer mühürlerin hepsi ve her çeşidi yapmacıktır. Yani birileri tarafından yazılır.Zorla da kullanılır. İşte o laleler ahenkli bir şekilde Yaratıcının sevgisini taşırlar Şiir ise vasat bir şiirdir. Teşekkür ederim. saygılarımla.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (16)

Ali Günvar