Ne üşüdük ne titredik
nede ateşlerde yandık
bir çargah perdesi geçti
doruklara sevdalandık
ah dağlar
yaman dağlar
Kara bulut gibi indi üstüme
temmuz'un güneşinde
ilkbahar yağmuru gibi
sen çağladın Nazife.
Açmaya hazır bir çiçektin
Yeterki işsiz kalmaya gör
güneş bile,
güneş bile yoklukla süzülür
pencerenden.
Ahmetler gider nöbete
Mehmetler gider nöbete
bir elinde tüfeği,
bir elinde miğferi
ne vatan
ne millet
Ne gariptir muptelası oldum
bu günlerde
maymun iştahlı değilim aslında
sabah karşılaştığım bir güzele
kantinde,
hemen aşık oluveririm
İlk gecem canım bugün
sensiz geçen ilk gecem
yine ay ışığı vurmuş camlara,
duvarlar perdeler bürünmüş
karalara,
ötmeyen kuşlar bekleşir sabahı
Gelmeyeceksen bu yılda
ne baharın yeşilliği,
ne yaz akşamları,
ne hazanın uçan yaprakları,
nede yılbaşı karları
hiç mi hiç enterese etmez beni.
Salıncakta salınan al etekli yosmalar
hepiniz...
hepiniz benim kaderimi sallarsınız.
Al al etekleri havalanan yosmalar
hepiniz...
hepiniz benim yüreğimle oynarsınız.
Gecenin bir yarısı kalkarsın
düşersin yollara
bir gözün önüne bakar,
rüyadadır diğer gözün
Nazifeyle Nuranda.
Kör karanlık girer arana
Bir bahar yağmuruydu yağan
vurdu isli camlarıma tane tane
savruldu rüzgarında perdem
seline kapıldı tomurcuklarım
iki temmuz'da Sivas'ta.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!