-1-
'Marraş 'ın Çorrapları...' Diye çorap satardı,
Neş 'esiyle dünyayı birbirine katardı.
Çilelerden uzaktı, yalnız sevda peşinde,
Bütün gün eşek gibi çalışırdı işinde.
Mahallede bir kıza gönlünü vermiş idi,
Sevgilisi uğruna ipe un sermiş idi.
Görünmedi kıza nice günler boyunca;
Kalkıp gülebilirdi mesleğini duyunca.
Bir çare bulmak için çok eşindi kaşındı,
Kızı tavlamak için güzel bir yol düşündü.
Pazara bir uğrayıp işçiler bulmalıydı,
Onlara emir veren mühendis olmalıydı.
Öteyi düşünmeyi fazla gereksiz buldu,
Çekti yorganı başa, rahat rahat uyudu.
Rüyalar ne güzeldir; insan yapar her işi,
Elbet yarla buluşur rüyasında erkişi.
Buluştu rüyasında sevdiğiyle habire,
Gece ilerledikçe o indi derinlere.
-2-
Buldu birkaç işçiyi, dedi; 'Gerek var size,
Gündelikler cömertçe, dikkat edin bu söze.
Hizmet iyi olursa bahşiş falan var benden,
İş iyi yapılmalı tek bir söz söylemeden.
Şuralardan bir yerden kazma ve kürek bulun,
Verilecek hizmete erkek gibi soyunun.
Ben her nerde durursam siz koşuşun karşıma,
Sürekli ve sürekli saygı gösterin bana.
Ne ki kelam eylesem sıra sıra dizilin,
Ben çalımlar çektikçe siz ezilip büzülün.
Tıpkı Azrail gibi çekinin, korkun benden,
Getirin şık bir taksi şu karşıki köşeden.
Kral bir oto olsun, gıcır gıcır cilalı,
Gözler görmemiş olsun yapılmış yapılalı.
Ben otoya binince siz yaya gelirsiniz,
Ben emir yağdırırım, sizler eğilirsiniz.'
Getirdiler taksiyi, bindi bizim mühendis,
İşçiler arkasına takıldı sessiz sessiz.
Bizimki indirttirdi camları dibe kadar,
Yağmur gibi yağdırdı üstüne lavantalar.
Elbisesi birinden alınmış bir emanet,
Gömlek dersen o biçim, pırıl pırıl kravat.
On parmakta on yüzük, onu da sahte altın,
Üçyüz gramlık kolye, eğer yalansa tartın.
Pantalonu ütülü, şahsiyeti tutarlı,
Saçlar pırıl pırıl, bakışları kararlı.
Eli bileğindeki sahte altın kordonda,
Bir eşi daha yoktu Holivut 'da, Sorbon 'da.
-3-
Mühendis bey baktı ki; kız balkonda duruyor,
Sanki rüya görüyor ve hayaller kuruyor.
Saçları yelpirdiyor esip giden rüzgarda,
Kendi balkonda ama yüreği yarınlarda.
Kızı gören çorapçı deli gibi sevindi,
Taksi durdu caddede, mühendis yere indi.
İşçiler el bağlayıp emrini beklediler,
Mühendis bey yürürken onu eteklediler.
Bizimkinde azamet koskocaman Kaf Dağı,
Burnu sollayıp geçmiş görkemli Uludağ 'ı.
Nerye bassa akıyor işçiler ardısıra,
Nerdeyse hükmedecek bizimki ta Mısır 'a.
Mühendis bey haykırdı: 'Verin bana ölçecek...
Müstakbel tren yolu nah şuradan geçecek...
Şurayı yıktırmalı, burayı söktürmeli,
Nah şu evin bozuktur kaç bir yıllık temeli.'
İşçiler bağırdılar: 'Mühendis bey sökelim...
Bu evin bedenini şu caddeye dökelim...
Ne kapı bırakalım, ne pencere binada,
Ne kadar tozu varsa uçup gitsin rüzgarda.'
Sözü edilen bina o kızın evi idi,
Duyduğu an kızcapız sanki bir deli idi.
Ev yıkılsa mahvolur dul anayla bekar kız,
Baba ölmüş öleli zaten ikisi yalnız.
Kazanç-mazanç hep nanay, elde yok, avuçta yok,
Ev de elden giderse ek üstüne sivri ok.
Çağırdı annesini, indiler ta caddeye,
Yalvarıp yakardılar bizim Mühendis Bey 'e:
'Ne olur be evladım, bu ev bizim evimiz,
Yıkılırsa açıkta kalmaz mıyız? Düşün biz.
Bu zavallı kızımın kimi var benden başka?
Biz iki zavallıyız, geçim-meçim hep laçka.
Malum; kiralar hışım, ev olmazsa yanarız,
Yakacak paramız yok, nerden bulur yakarız?
Rahmetli sağ olsaydı, inan ki aldırmazdım,
Köhne bir yapı için bu kadar yalvarmazdım.
Yakışıklı bir gençsin, biraz acı ablana,
Bak kızım da güzeldir, sakın atma yabana.
İşçileri dağıt da buyur bir çay içelim,
Dertleri, acıları sana bir bir açalım.'
Mühendis Bey düşündü: 'İşler yaman düzeldi,
Senin olmaz dediğin işte olura geldi.'
Kabul etti işçiye bir saat izin verip,
Bir masaya kuruldu ahşap binaya girip.
Başvurmadı çorapçı ne şuna ne de buna;
İstediği gelmişti kendi kendine yola.
Kızın yaşlı annesi kasten dışarı çıktı,
Mühendis de uzanıp kızın kolunu sıktı.
Anlaşmak zor olmadı; adam parlak, kız torlak,
Koskoca mühendise iftira mı savurak?
Kılık kıyafey düzgün, ense kulak yerinde,
Mühendis deyip geçme, etiket üzerinde.
Sevişip öpüşerek çekilince geriye
Zaten yaşlı anne de girmişti içeriye.
'Anneciğim' Dedi kız. 'Ev yerinde kalacak;
Mühendis Bey Bakan 'dan bir izin koparacak.
Zaten kendisi olur dayıoğlu Bakan 'ın,
Amcası sahibiymiş birkaç büyük bankanın.
Mühendis Bey Vali 'nin sınıf arkadaşıymış,
Amiral kendisinin kan ve süt kardaşıymış.
Birdirbir oynarlarmış tümenin paşasıyla,
Tüm evleri yıkacak dibiyle-köşesiyle.
Çünkü kente gelecek yeni bir demiryolu,
Yetkilerle donanmış bu beyin eli kolu.
Bizim ev yıkılmayıp yükselecek böylece,
Trendir ki geçecek önünden güzndüz-gece.'
-4-
Çorapçının parası az zamanda eridi,
Para kazanmak için çarşılara yürüdü.
Öyle para gerek ki; hem kız yesin hem kendi,
Bizimkinin sırtına hayli ağır yük bindi.
Tam bir şişe şarabı dikti dibine kadar,
Satılmayı beklerken üç-dört katlı çoraplar.
Şarabın etkisiyle ta yürekten çoşmuştu,
Çorap dehlemek için sokaklara koşmuştu.
'Bendedir çift dokuma çorrapları Marraş 'ın,
Çoraplar geldi beyler, lüzumu yok telaşın...'
Diye bağırıyordu alıcı olanlara,
Başlıyordu övgüye biraz yanaşanlara.
O sırada anayla kızı geziniyordu,
Anası 'Ben bu sesi tanıyorum.' diyordu.
Birden geri döndüler. Baktılar ki; Mühendis,
'Demek çorağçı idin, Allah 'ından bul iblis...'
Diye haykırıverdi zavallı yaşlı hanım,
Kız dedi 'Düşüyorum... Yok mu beni tutanım? ..'
Mühendis Bey ilk anda sezdi olacakları,
Çorapları fırlatıp kırdı yokuş yukarı.
(MÜHENDİS BEY isimli Şiirsel Gülmeceler 'inden > 7-12/100)
İsmet BarlıoğluKayıt Tarihi : 7.8.2004 14:59:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![İsmet Barlıoğlu](https://www.antoloji.com/i/siir/2004/08/07/muhendis-bey.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!