Ağlamaklıydı yine yaşlı tarihinin sayfaları arasında
Açılmasını istediği
Şu kubbe altında yatan kahramanı,
Yahut adı konulmamış çöllerde yatan isimsiz erleriydi
Ey gözü yaşlı Bağdat
Yürüyorum şehrin sokaklarında
Ölçmek mi ne çare nirengini kaybetmiş sarrafın yalnızlığıyla
Arkadaşım olmuştu sensiz geçen ömrümün tozlu sokakları
Paylaşmak istediğim bir adımlarım vardı bir de sen
Yine yüreğim elerimde
Belki bu son görüşmemiz
Bir daha görüşmek mi belki hayal kim bilir
Artık bir hatıranın üzerindeki coşku ve umudun izlerini taşıyan son birkaç sözden başka ne
Bağlanmak mı bilemem belki bir alışkanlıktı
Belki aradığım gençliğimin özlenen haykırışlarıydı
Şimdi sen yoksun
Hatıralarla çepeçevre kuşatılmış hayalinden başka
Bir kuş misali
İncitmekten duyduğum korkuyla avuçlarımı açarak göstermek istemiştim
Kanatlarını hiç düşünmeden
Yine ağlamaklıydı gökler
Bir sevdalının şarkısı gibi
Yüreğini sıkan bulutlardan kaçıştı belki
Yerle buluşmak ve bir ağacın köklerinde yeşermekti
Bende buradayım dercesine
Yahut bir yaprağın üzerine ıslaklığıyla serinlemekti
… Ve doğan güneşi de an
Hatırlamaya değer bir şey aradığında
Battığı zaman ay’a
Açtığı zaman dünyaya
Kök salıp dal budak vermiş bir ağaça kendisinden türeyen nesil gibi
Ben Anadolu çocuğuyum
Bilemem kelimelerdeki lehçeyi şiveyi
Yüreğimden gelen sesle haykırmaktır
Dağlara taşlara çiçeklere kuşlara
Belki uçuşan bir dağın tepesinde serinlemektir
Oturuyordum bir bankın üzerinde
Senden geriye kalan hatıranla
Bekliyordum bir gelse diye
Kalabalıklar arasında gözlerimin arayışıydı
Belki şu gelen mi
Koşmak istiyordum gözlerim kapalı
Bir gün elbet gideceksin
Sonra
Dakikalar dakikaları
Saatler saatleri
Haftalar haftaları
Aylar ayları
Gecenin gündüze yakın saatleriydi
Titreyen avuçlarımda aradığım bir dokunuşun sükunetiydi
Bir ihtiras mı yoksa çarçabuk unutulan bir özlemin ihaneti mi
Belki bir yenilgiydi
Özlem duyan yüreğimin adı konulmamış yalnızlığında
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!