Şehrullahil Muharrem ne mübarek bir aysın
Rabbani ihsan keremin bollaştığı büyük paysın,
Yüce Mevlam zulmü haram kıldığı mübarek aysın,
Dört büyük aylarda birtanesin nazarımda sultansın..
Ey Muharrem, sen ne mübarek ve feyizli bir aysın
Müslümanları alaya alanların, hep ayakları kaysın
Amel-i Salih işleyenler, durmadan sevaplarını saysın
Kötü düşüncede olanlar, hemen bu fikirden caysın
Muharrem ayında, daima pişiririz çok güzel aşure
Muharrem ayında, üç gün oruç tutmak sünnettir bre
Eğilmeyen başını, ne olur? Artık secdeye koy yere
Arkadaşım Muharremi, göremedim birçok kere
Benim yılbaşım, hiçbir zaman, bir ocak olamaz
Müslümanların yılbaşı sı, muharremsiz olamaz
Muharrem ayında hiç bir kap, aşuresiz duramaz
İnananlar bu sözlerimin üzerine, laf koyamaz
01.12.2011
01.Muharrem.1433
Fikret Gürsoy
ARAŞTIRMACI-YAZAR-ŞAİR-PROGRAMCI
Kayıt Tarihi : 8.12.2010 17:55:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Allah'ın (C.C.) selamı, rahmet ve bereketi üzerinize olsun. Bu gün 07 Aralık 2010 Salı (1 Muharrem 1432) Hicri yılbaşı ve kameri ayların ilki olan Muharrem-i Şerifin 1. günü, 16 Aralık 2010 (10 Muharrem 1432) Perşembe ise 'Aşure Günü'dür. Hicri yeni yılınız, Muharrem-i Şerifiniz ve Aşure Gününüzü tebrik ediyor, hepimiz ve İslam âlemi hakkında hayırlara, barışa ve istikrara vesile olmasını Yüce Rabbimizden diliyorum. Saygı ve sevgilerimle.. Şehrullahi'l-Muharrem' olarak meşhur olan, yani 'Allah'ın ayı Muharrem' olarak bilinen Muharrem ayı, İlahi bereket ve feyzin, Rabbani ihsan ve keremin coştuğu ve bollaştığı bir aydır. Aşure Günü ise Muharrem'in 10. günüdür. Aşure Gününün Allah katında ayrı bir yeri vardır. Bugünde Cenabı Hak on peygamberine on çeşit ikramda bulunmuş ve kutsiyetini arttırmıştır. Bu günlerde oruç tutmak çok faziletlidir. Hicrî Senenin ilk ayı olan Muharrem ayının 10. günü Aşure Günüdür. Muharrem ayının diğer aylar arasında ayrı bir yeri olduğu gibi, Aşure Gününün de diğer günler içinde daha mübarek ve bereketli bir konumu bulunmaktadır. Aşure Gününün Allah katında da çok seçkin bir yerinin olduğunu Fecr Suresinin ikinci ayeti olan 'On geceye yemin olsun' ifadelerinin tefsirinden öğrenmekteyiz. Bazı tefsirlerimizde bu on gecenin Muharrem'in Aşuresine kadar geçen gece olduğu beyan edilmektedir.(1) Cenabı Hak bu gecelere yemin ederek onların kutsiyet ve bereketini bildirmektedir. Bugüne 'Aşure' denmesinin sebebi, Muharrem ayının onuncu gününe denk geldiği içindir. Hadis kitaplarında geçtiğine göre ise, bu güne bu ismin verilmesinin hikmeti, o günde Cenabı Hak on peygamberine on değişik ikram ve ihsan ettiği içindir. Bu ikramlar şöyle belirtilmektedir: 1. Allah, Hz. Musa'ya (a.s.) Aşure Gününde bir mucize ihsan etmiş, denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür. 2. Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cûdi Dağının üzerine Aşure Gününde demirlemiştir. 3. Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından Aşure Günü kurtulmuştur. 4. Hz. Âdem'in (a.s.) tövbesi Aşure Günü kabul edilmiştir. 5. Hz. Yusuf kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan Aşure Günü çıkarılmıştır. 6. Hz. İsa (a.s.) o gün dünyaya gelmiş ve o gün semâya yükseltilmiştir. 7. Hz. Davud'un (a.s.) tövbesi o gün kabul edilmiştir. 8. Hz. İbrahim'in (a.s.) oğlu Hz. İsmail o gün doğmuştur. 9. Hz. Yakub'un (a.s.) , oğlu Hz. Yusuf’un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır. 10. Hz. Eyyûb (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur.(2) Hz. Âişe'nın belirttiğine göre, Kabe'nin örtüsü daha önceleri Aşure gününde değiştirilirdi. İşte böylesine manalı ve kutsi hâdiselerin yıldönümü olan bu mübarek gün ve gece, Saadet Asrından beri Müslümanlarca hep kutlana gelmiştir. Bugünlerde ibadet için daha çok zaman ayırmışlar, başka günlere nispetle daha fazla hayır hasenatta bulunmuşlardır. Çünkü, Cenabı Hakkın bugünlerde yapılan ibadetleri, edilen tövbeleri kabul edeceğine dair hadisler mevcuttur. Aşure Gününde ilk akla gelen ibadet ise, oruç tutmaktır. Muharrem ayı ve Aşure Günü, Ehli Kitap olan Hıristiyan ve Yahudiler tarafından da mukaddes sayılırdı. Nitekim Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Medine'ye hicret buyurduktan sonra orada yaşayan Yahudilerin oruçlu olduklarını öğrendi. 'Bu ne orucudur? ' diye sordu. Yahudiler, 'Bugün Allah'ın Musa'yı düşmanlarından kurtardığı Firavun'u boğdurduğu gündür. Hz. Musa (a.s.) şükür olarak bugün oruç tutmuştur' dediler. Bunun üzerine Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam da, 'Biz, Musa'nın sünnetini ihyaya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz' buyurdu ve o gün oruç tuttu, tutulmasını da emretti.(3) Aşure günü yalnız ehli kitap arasında değil, Nuh Aleyhisselâmdan itibaren mukaddes olarak biliniyor, İslam öncesi Cahiliye dönemi Arapları arasında İbrahim Aleyhisselâmdan beri mukaddes bir gün olarak biliniyor ve oruç tutuluyordu. Bu hususta Hazret-i Âişe validemiz şöyle demektedir: 'Aşure, Kureyş kabilesinin Cahiliye döneminde oruç tuttuğu bir gündü. Resulullah da buna uygun hareket ediyordu. Medine'ye hicret edince bu orucu devam ettirmiş ve başkalarına da emretti. Fakat Ramazan orucu farz kılınınca kendisi Aşure gününde oruç tutmayı bıraktı. Bundan sonra Müslümanlardan isteyen bugünde oruç tuttu, isteyen tutmadı.' 'Buharı, Savm: 69. O zamanlar henüz Ramazan orucu farz kılınmadığı için Peygamberimiz ve Sahabeleri vacip olarak o günde oruç tutuyorlardı. Ne zaman ki, Ramazan orucu farz kılındı, bundan sonra Peygamberimiz herkesi serbest bıraktı. 'İsteyen tutar, isteyen terk edebilir' buyurdu.(4) Böylece Aşure orucu sünnet bir oruç olarak kalmış oldu. Aşure orucunun fazileti hakkında da şu mealde hadisler zikredilmektedir. Bir zat Peygamberimize geldi ve sordu: 'Ramazan'dan sonra ne zaman oruç tutmamı tavsiye edersiniz? ' Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam, 'Muharrem ayında oruç tut. Çünkü o, Allah'ın ayıdır. Onda öyle bir gün vardır ki, Allah o günde bir kavmin tövbesini kabul etmiş ve o günde başka bir kavmi de affedebilir' buyurdu.(5) Yine Tirmizi’de de geçen bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır: 'Aşure Gününde tutulan orucun Allah katında, o günden önce bir senenin günahlarına kefaret olacağını kuvvetle ümit ediyorum.'(6) 'Ramazan ayından sonra en faziletli oruç, Allah'ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur”(7) hadis-i şerifi ise, bu günlerde tutulan orucun faziletini ifade etmektedir. Bu hadisin açılamasında İmam-ı Gazali, 'Muharrem ayı Hicrî senenin başlangıcıdır. Böyle bir yılı oruç gibi hayırlı bir temele dayamak daha güzel olur. Bereketinin devamı da daha fazla ümit edilir' demektedir. Gerek Yahudilere benzememek, gerekse orucu tam Aşure Gününe denk getirmemek için, Muharrem'in dokuzuncu, onuncu ve on birinci günlerinde oruç tutulması tavsiye edilmiştir. Bu manadaki bir hadisi İbni Abbas rivayet etmektedir. Bunun için, müstehap olan, aşure Gününü ortalayarak, bir gün önce veya bir gün sonra oruç tutmaktır. Bu günde oruçtan başka hayır, hasenat ve sadaka gibi güzel âdetlerin de yaşatılması isabetli ve yerinde olacaktır. Herkes imkânı nispetinde ailesine, akraba ve komşularına ikramda bulunur; bugünlerin faziletini bildiren hâdiseleri hatırlayarak ihsanda bulunursa şüphesiz sevabını kat kat alacaktır. Bilhassa, Peygamberimiz, müminin aile efradına Aşure Gününde her zamankinden daha çok ikramda bulunmasını tavsiye etmiştir. Bir hadiste şöyle buyurular: 'Her kim Aşure Gününde ailesine ve ev halkına ikramda bulunursa, Cenabı Hak da senenin tamamında onun rızkına bereket ve genişlik ihsan eder.'(9) Bu aile mefhumunun içine akrabalar, yetimler, kimsesizler, konu komşular da girmektedir. Aşure gününün manevi ve berraklığı üzerinde Kerbelâ karanlığının kesafeti de görülmektedir. 61. hicret yılının Muharrem'ine ait 10. gününde Hazret-i İmam Hüseyin (r.a.) 55 yaşında iken Sinan bin Enes isimli bir hain tarafından Kerbelâ'da hunharca şehit edilmiştir. Bu gadr ve zulmün arkasında Emevi Halifesi Yezit, onun Küfe valisi İbni Ziyad vardır. Yarım asır öncesinden Peygamberimizin bizzat haber verildiği bu ciğerleri yakan olay Hazret-i Hüseyin'i Cennet gençlerinin efendisi olma şanına yüceltmiştir. Şehitler mükâfatını almış en yüce mertebelere ulaşmıştır. Yüce Allah'ın da zalimlere hak ettikleri cezayı en âdil bir şekilde vereceğinden şüphemiz yoktur. Kader hükme boyun eğen her mümin bu olaya üzülür, ancak itidalini ve soğukkanlılığını kaybetmez. Duyguları yanlışlara ve taşkınlıklara götürmez. Çünkü meydana gelen bütün olaylar ezelî takdirin bir hükmüdür. Bu açıdan bunu bir 'yas merasimi' haline dönüştürmek ehli-i sünnetin itikat ve inancına aykırıdır.
namık cem
Mesut Özbek
TÜM YORUMLAR (21)