Ansızın giderken,
Haberi yok kimsenin.
Sabah uyandıklarında öğrenecekler.
Ve sen yalnızlıklar içinde ölürken,
Sadece sen bileceksin gittiğini.
Gencecik yaşını düşünüp,
Arada bir kalbin tekliyor,
Öleceğini düşünüyorsun.
Belki de biliyorsun,
Nefesin kesiliyor.
Bağırsan duyuramazsın sesini,
Ölüyorsun.
Birkaç kelime daha hakkın var yazmaya,
Şu bomboş hayatında geride bırakmaya.
Onları da özenle seçmek istiyorsun,
Vakit yok işte.
Rüzgar özgürlüğü davet ediyor.
Yağmur fırtınaya dönüşüyor.
Ateşin öptüğü denizler dalgalanıyor.
Ben dünyayı ellerimde taşıyorum.
Bir fahişenin akmış rimelinde,
Nadasa bırakılmış çorak bir gönüldü bu,
Seni görmeden hemen önce.
Şimdi gözlerine ne zaman değse gözlerim,
Ekinler yeşeriyor içimde.
Bitmek bilmeyen çocuk cıvıltıları,
Kuşlar ve kalp çarpıntılarıyla eşliğinde.
O kadar güzel gözlerin vardı ki ve o kadar kusursuz yaratılmıştı ki çehren,ölmeden
önce bir kez daha rastlayalım birbirimize..
Peki ya o gülüşün,inci tanesi gibi dizilmiş dişlerin? Gerdanına yan bağladığın gökkuşağı renkli fularının nasıl yakıştığından bahsetmiyorum bile. Bu yüzden ölmeden önce bir kez daha
rastlayalım birbirimize..
Bir rakı masası olsun şöyle,
Akşam güneşin en güzel rengiyle batmaya yakın bir deniz kenarında.
Dalgalar masanın ayaklarına kadar uzansın.
Bir rakı masası olsun şöyle,
Biraz peynir biraz kete.
Bütün pis yerlere sol ayakla girilir,
Bütün pis işler sol elle yapılır.
Bundandır belki de kalbimizin sol tarafta oluşu..
Bir ölümdür bekleyen bizi,
Ya da biz miyiz bekleyen ölümü ?
Hastası mıyız yaşamanın ?
Yoksa korkuyor muyuz vazgeçmekten?
Bağlanmak böylesi bir hayata
Nefret ettiğimiz ne varsa
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!