Yaş beş
Bir düş görüyordum uzaklarda
Yanıbaşımda sıralanmış dağlar
Dağlardan uzanıp da gelen,
yamaçlarında akarsular...
Ve ruhumda canlanıyordu heyecan
Bir yâre vuruldu gönül, nazarında nazlı figân
Bir yâre açıldı gönül ki her kelâm sarfınazar
Seyhât-ı şair mîzân, ol kefede aşk
Biçare kanar gönül, nazarında çâre zaman.
Zemherî ayazlar ki ruh yanar, yâre kanar
Kaç yol aştık, kaç hasımla göz göze geldik
Kaç zalim titredi karşımızda, kaç dalkavuk...
Eğilseydik biraz ne kapılardan geçerdik de
Biz yine bozkır ortasında bir avuç yalnız kurt kaldık.
Cehennem oldu hayatımız, defalarca yandık !
Bir nehrin başında çocukluk, masumiyet
Diz çökmüş geleceğe,
Gözlerinde derin yas, mahrumiyet...
İnce ince düşerken hüzün omuzlarına
Bir yanda hürriyet, öbür yanında mahkumiyet...
Bezm-i ezelde çökmüştü hüzün ruhlara
Sevgiliden koparcasına kabul görmüştü hasret
Kıyamet kopuvermişti, o gün ki dağlarda
Varlık diz çöktüğünde
Yola, yolcuya, yolculuğa...
Günler gelir, umutlar biter
Kılıçlar çekilir, kalem titrer
Sonra gece çöker yüreğin soğur
Ve savaşın biter...
Karanlığın içindeyiz,
Zifte bulanmış katran yüklü gözlerimiz
Çatlatırcasına çağlıyor damarlarımızda akan kan
Yüreğimizde ölüm sessizliği, bir kıvılcım arayan
Geceye açıldı kollar gündüzün sahte kalabalığında
Tüm günlükler yırtıldı, yakıldı kalan her sayfa.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!