Gitmenin vakti gelmiş, gitmiş gururum,
buz gibi yüreğimden yanarak çıkmıssın..
dökülmüşsün kır bahçelerine..
döküldükten sonra sonbahar olacağını bile bile..
ve vakit gelmiş..
avuçlarına gözlerinden tane tane mektuplar düşmüş..
Küçükken sormuştum anneme 'Anne, binalar yapıldığı andan itibaren eskir mi? '. Evet demişti annem. Ama ben anlamıyordum. Aklımı kurcalıyordu bu soru. Aslında bende bugün şaşırıyorum o zamanlar nasıl düşündüğüme ama düşünmüştüm işte ve anlamamıştım. Daha yeni insa edilmiş bir yapı inşa edilir edilmez hatta inşasına başlar başlamaz nasıl eskimeye başlayabilirdi? Daha yeni alınmış, bir kerecik giyilmemiş bir elbise hiç eskir miydi?
Bugünse çok iyi anlıyorum. Anlamamayı tercih ederdim yinede.. Anlamak zorunda kalmamayı... Daha da kötüsü kabullendim sanırım. Gerçekten binalar yapılmaya başlar başlamaz eskimeye de başlıyor. Sadece binalar mı? Herşeyin başlangıç noktası aslında eskime noktası oluyor. İnsan doğduğu andan itibaren eskiyor, eskiyerek devam ettiği hayatı birgün taşıyamayacak kadar çöküyor ve dünyayı eskiyecek binlere bırakarak gidiyor. İnsanlar, eşyalar binalar.. Herşey varolmaya başladığı andan itibaren eskiyor. Tıpkı aşklar gibi..
'Biz seninle bu aşka bitirmek için başladık. İkimizde biliyorduk biteceğini. İstediğimiz bitmemesi değil, biraz daha geç bitmesiydi.' diyor şair. Aşklarda eskiyor. Yıpranıyor bir yerden sonra. Elele ilk tutuştan sonra başlıyor matlaşmaya. Zamanlar kıskançlıkları, özlemleri, ve bir aşka dair ne kadar şey varsa taşıyamayacak hale geliyor ve kırılıyor. bir daha asla kullanılamıyor. Aşklarda eskiyor. İlk betonunu döktüğünüz anda aslında bir yerlerden belediyenin yıkım ekibini çağırıyorsunuz. Kimi zaman uzaktan geliyor ekip siz binayı bitirmiş oluyorsunuz. Yıkmaya kıyamıyorsunuz. Kalsın kendi kendine yıkılsın diyorsunuz.Bu seferde ufak çatlaklarla eskiyor aşk binanız. Gizlensin diye boyalar badanalar yapıyorsunuz. Bu seferde çatısı akıyor. Ha gayret onu da tamir ettim yıkılmasın evim derken bir bakmışsınız bir rüzgar cam pencere yerde. Yorulursunuz ama son bir daha derken 3.4 şiddetinde bir sarsıntıda yıkılır aşk binanız. 'Ölüm gibi birşey olur ama kimse ölmez.' Çünkü uzun süredir biliyorsunuzdur yıkılacağını.Deprem dede uyarmıştır sizi. Aşkınız makineye bağlı yaşıyordur ve siz yoğun bakım penceresinden seyrediyorsunuzdur olanları ve işte 'dııııtttt...' makineden tek tonda bir ses ve ekranda düz bir çizgi. Aşkınız öldü.Ölenle ölünmez maalesef. Hele birde öleceğini bildiğiniz, ölümünü beklediğiniz biriyle hiç ölünmez. Aşkınız öldü ama siz yaşıyorsunuz. Kurduğunuz bina eskidi, çatladı,döküldü ve taşıyamaz hale geldi kimseyi.
Yok, mu şu yufka yürekliler!
Önce çoğalır sayıları, sayı arttıkça mutlu olduklarını zannederler.
Zaman geçtikçe acılar başlar, yorulur bedenler.
Sonra birden sayıları düşer, günden güne erirler.
Bu sefer de ‘dost’ kavramını üretirler. Farklıları seçmeye girişirler.
Lakin zaman geçtikçe onları da yitirirler.
Kendini kaybettiğin gün
Hayattan vazgeçtiğin oldu mu?
Dünya'yı bir seferde boşverip
Her şeyi sildiğin oldu mu?
Güneşi bir anda unutup
Geceyi istediğin oldu mu?
Bir ayrılık şarkısı çalıyordu gönlümün meyhanesinde..
her bestesi serzenişti, garip yüreğim talan..
ılgıt ılgıt yere verseydim gönlümü..
ya da sağır olsaydm da duymasaydım bu şarkıyı..
beyhude heceler..
ve sözler asılsız bir yalan..
Bir insanı çok seversin o seni bilmese bile sen ona öyle bağlanırsın ki kopamazsın, sanki her saniye yanındaymış gibi davranırsın. Yatmadan önce dualarının içinde ona da yer verirsin, uyanırken aklına ilk onun adı gelir. Göz göze gelince tansiyonun düşer yere düşmemek için tutunacak bir yer ararsın. Aslında internette her paylaştığın sözü sırf o görür belki diye onun adına yazarsın, Sevdiğini söylemek istersin, dilin kurur, gözlerin kapanır konuşamazsın. Tam cesaretini toplarsın onu ne kadar çook sevdiğini söylemek istersin, gözlerine bakmaktan ne söyleyeceğini hatırlayamazsın sadece elini sıkmakla yetinirsin. Sonra yakın arkadaşlarıyla çok samimi olursun, hiç olmazsa arkadaşlarına onu sevdiğini söylemek istersin. Arkadaşları şaşırır, söylemek istemeselerde onun sevdiği ve seveni var cevabını alırsın. Dünyan kararır, nefes alamazsın. Kalakalırsın orada adeta. Alkole, sigaraya başlarsın. En sert içkileri bilerek soluk boruna kaçırırsın. Sonra bu gerçeğe istemesende inanmak istersin yapamazsın. Sen onun için ne fedakarlıklar yapmışsın o bilmese de fakat arkadaşlarından aldığın cevapla her şey bir köşeye konur. Yokluğuna alışmak istersin, yapamazsın. Yokluğu bir gün elinde gümüş tepsiyle intihar sunar, istemesende alırsın çünkü sen yaşarken ölmüşsün.
Selam sevgilim yine ben geldim. Nasılsın bugün? Hiç mi özlemedin beni. Hiç mi aklına gelmedi gözlerim, sözlerim.
Olsun, ben seni yinede çok özledim. Her sabah erkenden kalkıp sana "Günaydın Aşkım" yazıyorum kendimce.
Yazıp yazıp siliyorum. Sen okumuş olmuyorsun ama ben yinede sana göndermiş gibi seviniyorum.
Her sabah seni düşünüp iç çekiyorum keşke diye. Keşke, keşke demek zorunda kalmasam. Keşke kalbim olmasa da her gün kan ağlamasam. Öyle bi keşkeler dolandı ki dilime, her saniye seni bağırıyor dört bir hücrem..
İnsan birini severken engel olamaz kendine. Nefes alışverişi gibi istemsiz olur. Birine aşık oldun mu delicesine. Kusurlarini görmezden gelirsin, vardır bir bildiği dersin. Onun gezdiği yerlere gidersin çünkü onun orada daha önce nefes aldigini bilmek bile sana huzur verir bir köşe başında karşılaşmak ümidiyle sebepsizce gezersin. Cevresindeki yakin arkadaslarini, ictigi sigarayi bile kiskanirsin ona senden daha yakin oldugu için. Onun hoşuna giden şeyler artik seninde hoşuna gitmeye başlar. Satirlarca kelime kurarsin kafanda ama yanyana bile gelemezsin ya hani sadece uzaktan bakip bir sigara yakmakla yetinirsin. Zaten Senle ne sevgiliyiz ne de arkadas. Belki de aşk onun senden haberi olmasa bile sevmektir.
Sus! ..
bu gece dinlemelisin sakladığımız tüm sözleri anılardan..
kilitli kalan tüm vuslatlardan..
iki dudak arasında ki tek kelime kadar basit ve anlık..
sus! ..
sus hüsran sus..
Hangi yöne gitsem yolun sonunda sen varsın...
Bu yüzden olduğum yerde sayıyorum...
Ve biliyorum;
Ben hep aynı sen'deyim...
Yokluğunda kayboluyorum...
Ne yapsam ne etsem biçare
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!