Bir ömür böyle geçti onlar için; doğudur, sorundur denildi, uzatıldıkça uzatıldı kelamlar yıllarca. Bir yana sürtülmüş hayatları her zaman üvey bir annenin yaklaşımı gibi geldi onlara. Taşınılan yeni evin merdivenlerine bir türlü alışamaz ya insan, her inişte her çıkışta bir kez olsun takılır. Takılıp gidilenlerden oldular yıllarca.
*
Bir ömür böyle geçti onlar için; sevimli bir çocuğunun ufak bir gülümsemesine mest olur ya insan, bir elinde pamuk şeker vardır, diğer eli ebeveyninin eline sımsıkı tutunan. Sevimlilerdi ama ne yazık ki görünemediler. Ellerinde şeker umardık; şeker olmasa boş kalsa da olurdu keza, ama olmadı! Ellerinde sürekli bir terk edilmişliğin mermisi bulunan silahlarla bir ömür geçti yıllarca. Biri sana, biri bana, biri tüm acımasızlıklara denildi, üzerine isimler yazıldı ele geçmiş her türlü aşındırıcı araçla ve namlu doğrultuldu, bir şekilde döndü ucu üvey evlat muamelesi gördüğünü umduğu vatanına. Bir su-i zandı yaşananlar. Hüsnü zan kayıptı, yoktu ortalıklarda.
Daha ünlenmemişken sen
Adına yazılmış bir biyografi gibidir.
Yazılanlar üzerinde yapabileceğin tek şey ise;
Eğlenerek okumak
Ve sevdiğin yerlerin altını renkli kalemler ile çizebilmektir.
Kenar boşlukları olacaktır kitabında.
Bu bir isyana yelteniştir!
Söz söyleyecek hale derman kalmadığında
Bakışlara sarılır ya insan; sımsıkı.
Sarılmışızdır bakışların ardından gelecek göz yaşlarına.
Usulca izlemişizdir çaresizliğini;
Makyajı bozan her damlanın son intiharına.
Güneşi görebildiğin sürece ardından koşarsın
Göremediğinde ise karanlığa saptanır düşer ve korkarsın
Bir süre pes edersin ve karanlıkta usulca beklersin
Sonra ardından geliveren bir parıltı hissedersin
Ardına dönersin ve güneş olduğunu gözlersin
Tekrar bir umut kaplar içini ve yeniden koşmaya devam edersin
Yine yeni bir gün! Sıradanlaşmadı mı artık bu fiiliyat? Her gece belirli bir saatte uyumak, her sabah belirsiz bir saatte, belirsiz yaşantılara uyanmak.. İstisnadır farklılık olsun diye kahve içerek uyanmaya çalışmam. İstisnadır, bir gidenin adını ağzıma almadan uyanmam. İstisnadır, kabusla karışık güzel rüyalar görmeden uyanıp afallamam.
*
Yine yeni bir gün! Üst komşumuzun çocukları yine top koşturuyorlar evde. Nalan teyze yine halılarını silkiyor üzerimize üzerimize. Eminim ki Hasan amca yine sımsıcak ekmekleri sırayla dizmiştir vitrine.
*
Gitmelisin bu diyardan
Efkara nail olan ne varsa hepsini geride bırakıp
Gitmelisin
Sabah kervanlarında
Sarıca ışıldayan güneşin altında sürünürdü umutlarım
Günaydın!
Her sabah uyanışımın en güzel yanı
Uzaklardan bir rivayettir; söylenir
Sevda güzeldir
Fakat hiç mutlu sonla bittiği
Görülmemiştir.
Ölümü ve aşkı işte bu yüzden seviyordu. İkisinin de ne zaman ve nasıl geleceği belli olmuyordu.
Zifiri bir aydınlığı andırır gibiydi mutlulukları ve sonunda ne beklediği bilinmiyordu.
Soruyordu kendisine; Bilinmeyen bu iki kavram nasıl olur da bu kadar cezbedebiliyordu?
İnsanlığın doğasında bu vardı zira; velhasıl dünyaya gönderiliş amacı, bilinmeyen şeyleri sevmek ve anlamaya çalışmaktı.
Ey Yâr!
Bugünkü rolümde, yazmış olduğun kaderden biraz çıktım sanırım!
Yapabileceğim pek birşey de yoktu aslında, zira çok duygusal sahneler vardı ve oynaması gerçekten zordu.
Seyirci kalamadım. Affet!
Biz geçmiş devirlere emanet ettik geleceğimizi:
Babilin asma bahçeleri saklardı bazen,
Bazen de Nuh un gemisinde rüzgarlarla raksdaydı.
Anka kuşları isyandaydı hayallerimin yükünden,
Haramiler haraptı sevdamın yükümlülüğünden.
Zordu aşkını barındırmak:
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!