Hak Teala'nın nur-ı deryasına,
Ters daldırdım küreği, ben ki nasipsiz,
Biçar bırakıldım gölgeler dünyasına.
Yargısız infaz ettim kendimi,
Suçlu bulunmadan Mahkeme-i Kübra'da
Zifir kokan asfaltlardayım,
Elimde bir değnek, kazıyorum.
Her çırpınışım, her çığlığım,
Git gide içine batıyorum.
Bir sansar gözleri bana dikili,
Ne yekpareyim ne paramparça,
Trambolin ipinin tam ortasında.
Sürgün yorgunu küskün bir adamım,
Bakma yaralarcasına, kanarım.
Ahu gözler bir dert vermiş, derman sen,
Ürkek kalbim hüküm vermiş, ferman sen.
Ben gökte gezerim yıllardan beri,
Dönerim kamer misali, dünyam sen.
Ey ceylan, neden seke seke gezersin,
Yoksa kalbin vücuda mı akseder?
Neden körpe çiçekleri ezersin?
Benim yarim orada raks eder.
Hangi avcıdır, gafilce ok savurur?
Akıl, altından bir hasır,
Kalp, aşk ile dokunmuş bir sır,
Şehvet, pislik dolu bir ahır,
Hayat, her gün çekilen kahır,
Şiirim, iki kafiye, dört satır.
Şimdi bağır:
Kuru yapraklar ellerinde dağılıyor,
Soğuğu kucaklıyorsun gece vakti.
Ah, şu rüzgar şen şakrak esiyor,
Senden geliyor çünkü bu esinti.
Dilime varmadan kelimeleri yutuyorum,
Açık, beyan ve ayansın,
Göz pınarlarından içtim ateşi.
Bırak, yansın.
Kimi söz olur, söylenir oyunlar,
Küçük çocuk gibi mutlu iken günlerin.
Nabzım saatle aynı gidiyor,
Dinledim.
Ve saat sabahın sekizi,
Ekmeği dilimledim.
Çay hazır sıcak, kalk içelim.
Bardak ince belli ve kaşık,
Kaç zaman önceydi, bilmiyorum,
Bir adam tanıdım, sessiz ve ketum.
Her gece ağlardı caminin köşesinde,
Ya sabah öncesi, ya yatsı ertesinde.
İçimde bir kurt gibi büyüdü merakım,
En sonunda dayanamadı idrakım.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!