"Ben, Âşık Garip: çiçeği burnunda şair.
Yılanı koynunda, urganı boynunda,
Acıları bir mıh gibi alnında çakılı adam."
Şimdilik bu kadar.
Ağlıyorum babacığım,
Var bir derdim evet,
Var bir sıkıntım söyleyemediğim,
Epey de takıyorum kafama.
İçim doldu,taşıyorum yine satırlara,
Anlatamıyorum baba sana,
Geceler uzun geçip sabahında ezan bitene,
Seher vaktine girip bülbüller ötene,
Karanlık gece, yerini güneşe bırakıp gidene,
Son demlik, son sigara bitene kadar bekledim seni.
Gözlerim kan çanağı, uyku akana,
Biliyorum, ben üzgünüm diye insanlar durup yol vermeyecek bana,
Ve biliyorum, kimse sormayacak suskunluğumun sebebini.
Hıçkırıklarıma kulak vermeyecekler,
Biliyorum, sen de tıkayacaksın kulaklarını, kapatacaksın gözlerini.
Işıkları da söndür olur mu giderken, şu sıralar gözlerim pek hassas pek içli.
Güneşin kızıp kavurduğu sokaklarda aramaktayım hala kendimi.
Gurbette tek mevsim kıştır.
İnsan bir kez gurbete çıkınca,
Kendi memleketi de gurbet geliyor.
Öyle bir kelime oyunu ki hayat,
Özledim bile diyemiyor insan.
Öyle bir özlem ki hayat,
Yüzünü bile göremiyor insan.
Ya bu çağı kendime uyduramadım,ya da kendimi bu çağa.
Sığamadım bana biçtikleri şu kılıfa.
Bu bir tek benim suçum mu?
Terzinin hiç mi suçu yok?
Peki ya kabul edememem bana biçilen bu kılıfı, çağın hangi hastalığı bu?
Susmak...
Göğsünde uyuyamadan henüz,
Dolduramadan ciğerlerimi kokunla,
Henüz bilemeden kokunu,
Ölmek istedim.
Artık ağlamıyorum eskisi gibi,
Eskisi gibi özleyemiyorum da.
Artık ağlamıyorum,
Eskisi gibi üzülmüyorum da.
Keşke, diyorum...
Keşke hiç gelmeseydin de, gitmeseydin bu kadar.
Şu fâni dünyada ne sultânım ne şâhım,
Ancak âciz bir insanım, saltanatım cânım.
Bir gün olsun istediğim gibi dönmedi çarkım,
Yaşasam neye yarar, feleğe sözüm geçmiyor.
Her teline ayrı işledim faslımı, derdimi,
Bir şiir ne kadar haberin var mı senin?
Kaç geceye,kaç hayale mâl olur.
Hem ne demişler?
"Ne ka acı,o ka şiir."
Ucuz acının şiiri olmaz.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!