Musallaya bakarken hayatımız, olmayacak düşlerin hayalindeyiz...
Dünya değişti, biz tuhaflaştık!
Seksek oynayan çocukları özlüyoruz şimdilerde...
Olmadık düşlerin peşinde yitmemeyi, olması muhtemel küçük mutlulukları hayal etmeyi düşlüyoruz.
Belki de büyümemeliydik değil mi? Öyle çocuk kalmalıydık...
“Büyüklerin rant oyunlarında savaştan etkilenen çocuklara ithafen...
Bir zamanlar çocuk olmak, başının okşanması ve küçük bir şeker için nazlanmak demekti. Büyük mutlulukları küçük şeylerde bulmak, hayallerini özgürlük salıncağına oturtup, esen rüzgarla geleceğe doğru yollamaktı çocuk olmak. Sadece düştüğünde ağlamak, savaşı sadece filmlerde olan bir şey sanmak ve korkuyu karanlıkta yürümekten ibaret görmekti...
Bir zamanlar çocuk olmak, aynı zamanda yaşamak demekti. Doyasıya koşmak kırlarda... Senin için canını ortaya koyacak bir Annenin sevgi dolu gönlünde, seni tüm kötülüklerden koruyacak bir babanın güçlü kanatları altında gölgelenmek demekti...
Ağlatılmışlara...
Gözlerim kalbimin sızısı ile ağladığı için ondan şikayetçi. Kalbimse “sen gördün ben yandım” diyerek gözlerimden davacı. İçimdeki bu savaş yakıp yıkıp biçare kıldı gönül yurdumu. Ben ise bu savaşın tam ortasında kalmış, sağır ve dilsiz bir görgü tanığıyım...
Gözlerimi suçlayamam! Çünkü o gördüğü güzellik karşısında aklımın köleliğini terk edeli beri eli kolu bağlı bir mahkuma dönüştü. Kalbimi de suçlayamam! Çünkü yarin gözlerindeki alevden bir kıvılcım sıçramıştır ona. O ise o bir kıvılcımın üzerine ah'lar çekerek cehenneme çevirdi ateşini...
Hani bir zamanlar beni bir uçurumun kenarından kurtardığını söylerdim. Buna karşın sende, ne diyeceğini bilemez, sol yanımda bir şeyler kıpırdıyor derdin. Yaşananlardan ders çıkarmaya çalışan, tüm acılarına rağmen aşk için umudunu kaybetmemiş, birazcık deli, çokça çocuk, gözleri yeşile çalan bir kadının tesellisiydi seninki. Beni gerçekten kurtardığına inanmıştım...
İyi başlayan her aşk gibi heyecanlıydık, bekliyorduk...
Ayrı geçen her gün için duvara bir çentik atan mahkumlar gibiydik...
Cesaretini ilk toplayan ben oldum, döküldü dudaklarımdan o iki kelime. Sen ise duyduklarının gerçek olmasından korkan ama içi kıpır kıpır taze bir yürektin...
Katlettiler kalemimi,
Feryadını duyan olmadı,
Soldurdular güllerimi,
Bir halini soran olmadı...
Hüzün sardı gözlerimi,
Kudüs...
Ey yerin göğe en yakın olduğu şehir! Ey gökte yaratılıp yere indirilmiş şehir!
İzlerin ne kadar da derin? İbrahim, İshak, Yakup, Yusuf, İsa, ve Muhammed. (s.a.a.)
Toprağın kanla sulandığı için mi, yoksa uğradığın ihanetlere ağladığın için mi böyle nemli?
Anlaşılamamanın verdiği mahcubiyetle yazıyorum...
İçime saklanan sessiz kelimelerim var. Söylesem dünya, sussam gönlüm şikayetçi. Konuşmanın susmaktan daha fazla zarar verdiği bir yerde yine de konuşmalımıyım? Ey kelimelerin kalbine anlam yerleştiren! Lafügüzaf etmekten sana sığınıyorum…
Boğuluyorum rabbim, tut dilimi. Tut ki doğrunun doğrusunu bilen ilhamın dolsun yüreğime. Tariflerin bile tahrif edildiği bir zamanda, sadece hakkı söyleyenlerden eyle dilimi. Sözleri riya kokan şovenistlerin meclislerinden, bakıp da görmeyen gözsüzlerin körlüğünden uzak eyle beni. Ayrıştırmak için değil, barıştırmak için döndür dilimi. Ve bozguncuların fitnelerini doğrayan bir kılıç eyle sözlerimi...
Düşlerim beni yoruyor rabbim. Sessiz bir gecede düşlerimi sana emanet etmenin teslimiyeti içinde yüreğime sonbahar dolduruyorum. Yeni bir başlangıç olması gerekirken her ilkbahar, neden güzleri yaşıyor gönlüm? Sevinçlerimin hüzne dönüştüğü bu mevsimin adı ne? Hüzün neden sevinç oldu? Ayrılıklar neden üzmüyor artık beni? Bu acımasız fikirler ne zaman girdi aklıma?
Bu puslu yüz bana mı ait rabbim? Her doğum günümde nefes nefese aynanın karşısına geçiyorum ve her yıl daha silik buluyorum yüzümü. Gözlerim acı acı gülümserken kaybolanlara, ellerimden sonsuzluk tutuyor. Yenilginin kekremsi tadını hücrelerime çekmeye hazırlanırken, cenneti hayal ediyorum. Ve ömrümün yalanlığını, aşkın tek gerçek olduğunu daha iyi anlıyorum...
Dün bir şarkı duydum, kalbim acıdı! Neden rabbim? Çehremi aydınlatan nurundan istiyorum şimdi. Ellerim sana açılırken gönlüm hep başka alemlerin türküsünü söyledi. Her şeye senin adınla başlarken, dilimden adın düşmezken, kalbim nurundan mahrum kaldı. Affet...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!